İnovasyon rekabeti hızlanıyor!
Son dönemde teknolojik gelişmelerin (bulut çözümler, yapay zekâ, nesnelerin interneti, blokzincir ve arttırılmış gerçeklik vb.) tüketicinin artan beklentilerine (istediği zamanda, istediği yerde, istediği şekilde) cevap vermesinin yanı sıra kamunun da regülasyon ile bu değişime destek vermesi ile (butik lisanslar, dijitalleşme -efatura- zorunlulukları vb.) artık yenilikçi iş modellerini hayata geçirmek çok daha kolaylaştı.
Bu değişime karşılık kurumsal şirketler ise geçmişte birer yeni girişim (startup) olarak kurulmalarına rağmen büyümenin, kurumsallaşmanın ve konforun etkisiyle bugün yeni fikirler geliştirme ve inovasyon rekabetinde yeni girişimlerin gerisinde kalmaya başladı. Artık insan kaynakları departmanlarının bireysel öneri sistemi programlarından veya sadece kamu hibesine odaklanan ve günlük yazılım yapan ar-ge ofislerinden farklı bir çözüme ihtiyaçları var.
Bu değişimin yarattığı arayış, kurumları değişimin başladığı yere, yani girişimcilik dünyasına yönlenmesini sağladı. Dünya genelinde 2000 yıllarında, Türkiye’de ise 2010 yılından itibaren başlayan kurumlarda girişimcilik faaliyetleri girişimciliğin öneminin arttığı bu günlerde daha da hız kazandı.
Fast Company Türkiye dergisindeki bu bölümümün aracılığı ile her sayıda önemli bir şirketimizin üst yönetimi ile bu konudaki çalışmaları, zorlukları ve tavsiyeleri üzerine sohbetler gerçekleştirecek ve sizler için çıkarımları özetleyeceğim.
Kurumların Girişimcilik Dönüşümü
Büyük kurumlar için Girişimci Kuruma dönüşüm olarak da adlandırabileceğimiz bu süreci yaptığımız araştırmalar sonrasında Gösteri Kurumu, Deneyim Kurumu, Benimseyen Kurum, Girişimci Kurum olarak adlandırabileceğimiz dört temel aşamadan oluştuğu gördük.
Yukarıda görselde kurumlarım girişimci kuruma dönüşümünün aşamalarını bulabilirsiniz.Kurumsal şirketler fikir toplama ve bireysel öneri sistemlerinden, çalışanın fikrini ispatlama adıma kadar ilerlediler ve kuluçka merkezleri ve hızlandırma programları ile beraber çalıştılar ancak istenilen sonuçları alamadılar. Çünkü bu genelde “ben de yapıyorum” demek için yapılmış adımlardı, onlara bu yüzden Gösteri Kurum adını verdik. Girişimci Kuruma Dönüşüm 1.0’dan alınan sonuçlardan memnun kalmasalar da buradaki fırsatı gören ve bu konuyu daha profesyonel ele almak isteyen şirketlere de Deneyim Kurumu adını verdik. Bu kurumlar hem içerideki uygulamalarda hem de iş birliği programlarında değişime gittiler. Girişimciliğin yarattığı katkıyı ve şirkete pozitif etkisini gören kurumlar, daha büyük potansiyel için bir ileri adıma ilerlediler, işimizin bir parçası diyenlere Benimseyen Kurum dedik. Bu amaçla hem girişimcilik odaklı departmanlar oluşturdular hem de 3.0’ın ana motoru olan dış ve iç girişimciyi fonlayacak kurumsal girişim sermayelerini (CVC) hayata geçirdiler veya iştirakleri ile yatırım yapmaya başladılar.
Gelişimleri 3 aşamada özetledik ancak oyun şu an nerede? Bir sonraki aşamaya geçmek için ne yapmalıyız? Cevap: Çift Elli Çevik Organizasyon olarak da adlandırdığımız Girişimci Kurum 4.0 olacaktır. Kurumsal şirketler, girişimlerle başarılı ortaklıklar kurmak istiyorsa konuyu şirket ana stratejisinin bir parçası olarak ele almalı, iş birimleriyle ve iş süreçleriyle olan entegrasyonu çok net tasarlanmalıdır, tek yerden bütünsel bakış açısı ile koordine edilmeli ve CEO/YK seviyesinde sahiplenilmelidir.
Türkiye’de araştırmalar ve rakamlar kurumların girişimcilik çabaları için neler söylüyor?
Benim de Özyeğin Üniversitesi adına ortak yazarlarından olduğum TÜSİAD’ın yayınladığı “Kurumların Girişimcilik Dönüşümü Rehberi”nde belirtildiği üzere Türkiye’de TÜSİAD üyesi 48 şirketin kurum içi girişimcilik programı bulunuyor. Bu şirketlerin yöneticilerinden %92’si bu faaliyetlerin şirket cirosuna etki ettiğini düşünüyor. Bu şirketlerin %54’ünde inovasyon birimi bulunurken %65’i genel müdür, %31’i genel müdür yardımcısı seviyesinde raporlamaktadır.
Diğer yandan Serkan Ünsal ‘ın kurucu olduğu Türkiye’nin tek girişimcilik araştırma ve raporlama şirketi #StartupsWatch verilerine göre Türkiye’de girişimlere yatırım yapan (bunun için bir yapı kurmuş olan ve/veya mevcut şirketin bilançosu üzerinden) kurum sayısı ise 77’dir. En çok yatırım yapılan sektörlerde ise fintech, derin teknoloji, enerji, sağlık başı çekiyor.
Son olarak Türkiye’de kurumların artan ilgisinin bir göstergesi de birbirinden öğrenme ve iş birliği amacıyla kurulan Girişimci Kurumlar Platformu. www.gktr.org 20’den fazla aktif üyenin bulunduğu platformda üyeler hem yaptıkları çalışmaları ve sonuçları aktarmakta hem de diğer üyeler ile birlikte programlar yapmaktadırlar.
Buraya kadar kurumlarda girişimcilik faaliyetlerinden, bu faaliyetlerinin evrildiği noktalardan bahsedip dikkat edilmesi gerekenleri vurguladık. Buradan sonra kurumların girişimlerle çalışırken takip ettiği 3 ana modelden -işbirliğine gitmek, yatırım yapmak ve satın almak- biri olan yatırım yapmaya odaklanacağız. Ülkemizin şirketleri bu gelişmeleri yakından takip edip adapte olurken 2020’nin yeni yıldızı olacak kurumsal girişim sermayesi’ni (CVC) de yakından tanıyacağız.
Yükselen Yıldız Kurumsal Girişim Sermayesi!
En temel düzeyde kurumsal girişim sermayesi, bir şirket tarafından ya da şirketin yatırım şirketi tarafından girişimlere yapılan sermaye yatırımlarıdır. Kurumsal girişim sermayesi amaçlarını iki temel başlıkta toplayabiliriz; şirketin temel stratejik yeteneklerini geliştirmek ve ana şirket için bir finansal getiri kaynağı sağlamak. Kurumsal girişim sermayesindeki çeşitlilik, zaman içinde değişebilen kurumsal hedeflerle şekillenir.
Bu noktada, kurumsal girişim sermayesinin girişim sermayesiyle benzer unsurlarına sahip olmasına rağmen, oldukça farklı olduğunu belirtmek gerekir. Özel girişim sermayesi (VC) tekil bir arayıştır. VC fonunu dış yatırımcılardan toplanan fonları dağıtarak startupları değerlendirir ve yatırım yapar. Taahhüt edilen sermayeyi, fonun ömrü boyunca ve sonunda yatırım şirketlerinin satışından elde edilen getirileri dağıtarak 4 yıl (tipik olarak) bir fonda tutar. Böyle bir fonun tek amacı finansal getiridir. Kurumsal girişim sermayesi ise dış yatırımcının rolünü kendi üstlendiği ve sadece finansal getiri değil hem stratejik hem de finansal metrikleri de merkezine aldığı için girişim sermayesinden ayrılır.
Dünyada ise CVC aktivitelerindeki yükseliş (hem anlaşmalar hem de yatırımlarda) 2016 senesinde sekteye uğrasa da ivmelenerek artışına devam etmekte. Grafiğe göre (CBInsight) Son 6 senede aktif CVC sayısı %170 arttığını görüyoruz.
Aşağıdaki grafikte (CBInsight) yapılan yatırımlardaki dağılıma bakarsak Asya’nın 5 sene önceki değerini yaklaşık ikiye katladığı, Kuzey Amerika’nın ise bu pastadan aldığı payın daraldığı ilk gözümüze çarpanlar arasında. Bu durum Asya pazarında özellikle Çin merkezli şirketlerin CVC aktivitelerine hız verip oyundaki yerlerini sağlamlaştırmak istemesi ile açıklanabilir. Kuzey Amerika ve Asya bu durumdayken Avrupa yatırımlarını artırıyor ancak her alanda olduğu gibi stabilitesini koruyarak yüzdesinde major değişikliklere yer vermiyor.
En aktif CVC’lerin başını Google Venture çekerken, listede Intel Capital’ı ve ilerleyen yıllarda listenin üst sıralarına çıkacağını ön gördüğümüz yatırımlarını son yıllarda artıran Mitsubishi UFJ Capital’ı görüyoruz. Yapılan yatırımların sağlık teknolojileri, fintek, mobil çözümler ve nesnelerin interneti konularında yoğunlaşıyor.
Türkiye’de Kurumsal Girişim Sermayesinde Son Durum
Dünyada bunlar olup biterken Türkiye’de 2010 ve öncesinde sadece iki tane oyuncu görüyoruz. Ancak Türkiye’nin tersine beyin göçü almaya başlaması, girişimcilerin artması ile girişim sermayesi yatırımları daha anlamlı hale geldi. Bunu daha iyi okuyabilmek için Türkiye’deki girişim ekosisteminin zaman çizelgesini de paylaştım. İki görseli üst üste çakıştırdığınızda siz de girişim ekosistemi ile kurumsal girişim sermayesinin arasındaki güçlü ilişkiyi göreceksiniz. CVC görselden devam etmek gerekirse, 2013 senesinde başlayan ufak hareketlenme ile beraber her sene oyuncu sayısı artmaya devam etti. 2017’de fintekin finanstaki etkileri ile trendi yakalamak isteyen bankalar da oyuna dahil oldular, hatta oyunu domine ettiler. Startups.watch’dan alınan aşağıdaki grafiğe ek olarak 2019’da 3 tane daha fon kurulduğunu 2020’nin başında da 2 tane daha katılacağını biliyoruz. Aktif olarak yatırım yapan şirketler arasında köklü şirketlerin yanında kendi sektöründeki hızlı değişimleri takip için yatırım fonu kuran Fplus Ventures, Proline Ventures gibi yenilikçi şirketlere, kendisi için gerekli teknolojilere ulaşmak isteyen Logo gibi teknoloji şirketlerine ve borsalara rastlamak da mümkün.
Son 10 senede kurulan kurumsal girişim sermaye fonlarının erken seviyede yapılan yatırımlarda kurumlarda tek yapı olduğunu söylemek yanlış olacaktır çünkü yukarıda geçen rakamlardan daha fazla kurum yatırım yapıyor. Mevcut şirketin ve/veya iştirakçinin bilançosu ile yatırım yapanlar da var. Onları da eklediğimizde adet olarak her üç yatırımdan birini kurumların yaptığını söyleyebiliriz. Girişimlere yapılan yatırım tutarlarında kurumların payı %21–25 oranla dünyadakinden daha yüksek durumda.
Girişimcilerle İş Birliği Yapmalı mıyız Dilemması Bitti!
Girişimlerle iş birliğine gitmeli miyiz gitmemeli miyiz devri bitti. Şimdi iş birliği için doğru yöntem nedir dönemi başladı. Yöntemler arasında kurumsal girişim sermayesi ise ülkemizde en az kullanılanlardan! Bu nedenle yazımda kurumsal girişim sermayesini, ne olduğunu amaçlarını girişim sermayesinden farklarından hızlıca bahsettim, dünyadaki ve Türkiye’deki seyrini aktarmaya çalıştım.
Türkiye için kurumsal girişim sermayesini 2020’de çok duyacağız. Ben de gelecek yazılarımda şirketlerimiz buna hazırlandı mı veya nasıl hazırlanıyor sorularını cevaplamaya çalışacağım.
Bu yazı alıntıdır.