“Hakikat, dışarıda keşfedilecek bir şey değildir; o, içeride fark edilecek bir şeydir.” Osho
Yıllar önce her gün yürüdüğüm Arnavut kaldırımının üzerindeyim yine. Bahar her zamanki tınısındaydı ve fısıldıyordu geçmişimi bana. Annemin hazırladığı meyve paketiyle az mı yürümüştüm bu yollarda? Kayısılar, çilekler ve erikler… Heyecanla koşardım bu kaldırımdan, sınıfa uğrayıp paylaşmak için bu meyveleri. Neden mi heyecanlanırdım? Severdim gözlemlemeyi, kim hangi meyveyi seçiyor diye. Sonra fark ettim ki sadece erik ve çilek seçiliyordu. Canım kayısılar hep sona kalıyordu. Son seçilen ve popüler olmayan kayısı…İnatla sorardım arkadaşlarıma, favori meyven nedir diye? Aldığım cevaplar gözlemlerimle uyuşuyordu her defasında. Neden favori bir meyve olamıyordu ki kayısı? Sulu ve lezzetliydi ,ne çok yumuşak ne de çok sertti. Hem sonra, muhteşem bir rengi yok muydu? En basitinden ağacı bile o kadar meyve verirdi ki komşu çocuklarına asla kızmazdı babaannem. Kim bu kadar kayısıyı yiyecek, alsınlar derdi. Cömertti kısaca…Tabii o sene yağmurlara inat erken açmamışsa kayısı çiçekleri. Ama herkes biraz öyle değil midir? Zaman ve koşullar uygun olunca üretebilen… işte kayısı sadece üretmekle kalmıyordu, kendinden o kadar veriyordu ki bazen ertesi sene meyve veremiyordu. Kısaca demem o ki neydi eksiği bu kayısının? Gel gelelim ki ben kendim bir kere olsun kayısıya favori meyvem diyemedim ki. Hiç unutmuyorum, bir gün sırada otururken başka bir arkadaşım sordu “Peki senin favori meyven nedir?” diye. Benim cevabım neydi derseniz hemen söyleyeyim: “Tabi ki erik, ah kütür kütür, bir de tuza bandın mı tadından yenmez.”. Sahi, neden bu cevabı verdim ki? Hatırlıyorum da kayısıyı sevdiğimi kendime bile itiraf edememiştim. Eriği sevmeliydim çünkü herkes onu seviyordu. Bir bildikleri vardı derdim kendime. Halbuki gerçekten öyle mi? Popüler olan düşünce ya da olgu her zaman doğru mudur ki? Dayatılan gerçeklikler ya bizim gerçeğimiz değilse? Belki de kendime bile itiraf edememem yargılanma korkusundan kaynaklıydı. Baskın düşüncelerin olduğu bu dünyada cılız kalıyordu kayısı cevabını verebilmek… Belki de kayısı diyememek farklı olmak korkusundan kaynaklıyordu. Kocaman kalabalık bir sınıfta benzer olma isteği ağır basmıştı muhtemelen. Ortak noktalar bizi birleştirir diye düşünmüş olmalıyım istemsizce.
Yürüyorum yine bu kaldırımda ama bu sefer favori meyvemin kayısı olduğunu söyleyebilecek güce sahip olarak. Farklılıklarımızın geniş boşlukları doldurduğunun farkında olarak itiraf ediyorum ki ben bir kayısıyım. Aklınıza ilk gelen düşünce değil ama uzatıldığında reddetmediğiniz bir düşünce olarak buradayım ve söylüyorum ki en sevilen olmamak sahip olduklarının eşsiz olmadığı anlamına gelmiyor. Unutma, her zaman oralarda bir yerlerde kayısı diyemeyen birilerinin olduğunu…