FIFA’nın kayıtlarına göre futbol oyununun ilk örnekleri 2.YY’da Han İmparatorluğu’nun (şu anki Çin, Kore, Japonya ve Vietnam) askeri çalışmalarında ortaya çıktı. Çinlilerin ‘Cuju’ dedikleri bu oyunun çok da değişmemiş hali 1930 yılında ilk defa uluslararası bir turnuvada ulusal takımları bir araya getirdi. Uruguay’da gerçekleşen ilk FIFA Dünya Kupası’na 13 takım katıldı ve kazanan finalde Arjantin’i yenen Uruguay oldu. 1930’dan bu yana durmaksızın büyüyen ve günümüzde toplam 4 milyar aktif takipçi ile en çok izlenen spor olan futbol aynı zamanda en çok kavganın ve anlaşmazlığın yaşandığı spor olarak biliniyor.
Güney Amerika’da gerçekleşen 2010 (Waka Waka) FIFA Dünya Kupası’nda Almanya-İngiltere maçında İngiliz futbolcu Frank Lampard’ın şutunda top çizgiyi geçmesine rağmen gol sayılmaması sonucunda FIFA yapay zekanın iyi örneklerinin oyuna katılmasının futbolu daha az sürtüşmeli bir spor haline getireceğine kanaat kıldı. İlk olarak topun kale çizgisini geçip geçmediğini sensörlü çiplerle kanıtlayan ‘gol çizgisi teknolojisi’ hayata geçirildi ve 2013 yılından itibaren bazı FIFA organizasyonlarında ve İngiltere Premier Lig’de kullanılmaya başlandı.
Daha sonra “Video Assistant Referee” veya Türkçesi ile Video Hakem Uygulaması (VAR) 16 Mart 2018’de FIFA tarafından ‘Oyunun Kuralları’na eklendikten sonra ilk defa 1 Eylül 2016’da gerçekleştirilen İtalya-Fransa Dünya Kupası maçında denendi.
2018 Rusya Dünya Kupası’nın 64 maçının hepsinde kullanılan bu yapay zekâ uygulaması, turnuvada penaltı sayısının rekor seviyelere (29) çıkmasına sebep oldu. Hatta, Fransa ile Hırvatistan arasında oynanan final maçında tartışmalı bir penaltı pozisyonunda VAR devreye girdi ve hakem kararını değiştirerek Fransa’ya maçı almasını sağlayan penaltıyı verdi.
İlk defa 4 ay önce kullanılmaya başlandığı Süper Lig’de ise bir çok pozisyonda karar değişikliğine gidilmesine sebep oldu. 2018-2019 sezonunun ilk 8 haftasındaki maçlarda VAR sayesinde 29 kararda değişikliğe gidildi. Hakemlerin VAR kullanması sonucunda, 11 kere gol iptal edildi, 8 kez kırmızı kart gösterildi ve 4 penaltı kararından vazgeçildi.
Peki, nedir bu bozguncu yenilik VAR? Yapay zekanın tarafsızlığı hakkında ne göstermektedir?
VAR; ofsayt, penaltı, kırımızı kart ve gol gibi oyunun gidişatını değiştirecek ve tartışmaya açık durumlarda kullanılmak üzere tasarlanmış, hakeme değerlendirme yapmasında yardımcı olan ve nihai karar verme yetisine sahip olmayan bir yapay zeka uygulaması. Maç esnasında VAR Hakem Heyeti’nden gelen uyarılara göre maçın hakemi havada bir dikdörtgen çizdikten sonra saha kenarındaki ekrandan pozisyonu farklı açılardan izleyebiliyor. Her hâlükârda, maçın hakemi nihai kararı veriyor ve VAR Hakem Heyeti sonuca müdahale edemiyor. Merkez Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu’nun açıklamalarına göre VAR Sistemi Riva’da bulunuyor ve aynı anda dokuz maçı takip ediyor.
Üç boyutlu modelleme, 33 kamera, 8 süper yavaş kamera, 3 ultra yavaş kamera, iki ultra yüksek çözünürlük kamera ve iki akıllı kameranın topladığı veriyi hızlı bir şekilde işleyen VAR uygulaması maçın temposunu düşürdüğü, konsantrasyonu azalttığı, seyircinin dinamizmini kırabileceği için oldukça eleştiriliyor. İçinde son derece duygusallık ve mental mücadele de bulunduran futbolun daha ‘steril’ hale gelmesinin oyunun ruhunu ortadan kalkmasına sebep olacağı söyleniyor. Futbolda diğer bütün sporlardan daha fazla yoğun oyuncu itirazı ve hakem tereddüttü oluyor. Bunun nedeni futbol sahasının büyüklüğü, oyuncu sayısının fazlalığı ve oyunun uzunluğu olarak listeleniyor. VAR uygulaması, futbolun ‘daha adaletli’ bir oyun haline gelmesi için mükemmele yakın bir teknolojik altyapı sunuyor.
Öte yandan, futbol dünyadaki 4 milyar takipçisi için adaletli yönetim görmek istedikleri bir oyundansa, içlerindeki sinir, stres ve nefreti kanalize ettikleri bir mecra anlamına geliyor. Stadyum ve futbol izlenen yerlerin çoğu zaman bireylerin oldukları ‘medeni’ hallerden (!) oldukça farklı davrandıkları yerler olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. Bu nedenle FIFA, tartışmalı pozisyonlarda nihai kararın bütün maç boyunca oyuncularla koşturan ve sahadaki otorite figürü olan hakeme ait olması gerektiğini belirtiyor.
Ama bu durum günümüzle ilgili daha çarpıcı bir duruma dikkat çekiyor.
Gelişen veri işletim sistemleri ile yapay zeka uygulamaları hiç olmadığı kadar etkili bir şekilde sistemlerdeki hataları ve lüzumsuz giderleri teşhis edebiliyor. Verinin doğru kodlanması ve tarafsız toplanması gibi basit dokunuşlar ile yapay zekâ ‘adalet’ alanında en çok sıkıntı çekilen ‘tarafsızlık’ meselesini çözebileceğe benziyor. ‘Toplum için teknoloji’ anlamına gelen Toplum 5.0 kavramını yaratan Japonya 2018’de Tokyo’nun Tama ilçesi için bir yapay zekanın belediye başkanı adayı olduğunu açıkladı. Daha önceki belediye başkanı adaylarından Michihito Matsuda bu seçimde yapay zekanın adaylığını destekleyeceğini açıklayarak herkesi şaşırttı. Matsuda, yapay zekan yönetiminin tarafsız, dengeli ve dolayısıyla çok daha adil bir belediyecilik yaparak, 100 kişiden 99’u yönetimden memnun bırakma potansiyeline sahip olduğunu savundu.
Japonlar teknolojik gücü doğru yönetebilirsek daha akıllı, verimli ve adil toplumlar geliştirilebileceğine inanıyorlar. Toplum 5.0, bilgi toplumundan büyük veri ile tarafsız değerlendirmelerin yaratılacağı teknolojik toplumlara geçişi ifade ediyor. Bu geçiş ile sanal ve gerçek dünya iç içe işler duruma geliyor, nesnelerin interneti toplumsal çıkmazlara cevap verecek şekilde tasarlanıyor ve insani hataları ortadan kaldırmak için büyük veri odaklı yapay zekâ uygulamaları hayata geçiriliyor.
FIFA’nın 2018 Ocak ayında yayınladığı raporuna göre VAR’ın dünya çapında yürütülen iki yıllık deneme sürecinde doğru karar verme oranının yüzde %98,9. Hakem hatalarını gidermenin yanı sıra, yüksek yakınlaştırma özelliği ile saha içerisinde kullanılan nefret söylemlerinin, oyuncu kandırmacaların ve küçük saldırıların da kolaylıkla kayıt altına alınmasını sağlıyor. Son iki senede yapay zekanın futbol, eğitim ve yerel yönetimlerdeki karar verici otorite mevkilerine gelmeye başlaması, eşitsizliklerin ve adaletsizliğin gün be gün arttığı dünyamızda ‘tarafsızlık’ ilkesini başarıyla gerçekleştirebilecek uygulamalara ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu bütün dramatikliği ile gözler önüne seriyor. Bize düşen ise ‘tarafsızlık’ ve ‘adalet’ kavramlarının insanoğlu için her zaman icra etmesi zor kavramlar olduğunu sakince kabul edip, bu alanlarda yardım istemekte beis görmemeye başlamak oluyor.