Bir önceki yazımda son teknolojilerin savaş, çatışma, güvenlik ve barış konularındaki etkilerine değinmiştim ve bu yazıda teknoloji şirketlerinin rolü üzerinde duracağımı belirtmiştim. Buradan devam edelim.
Teknolojinin gelişiminde yakın döneme kadar askeri endüstriye bağımlıydık. Bunun en önemli sebebi devletlerin en büyük yatırımları bu alana yapması ve uzun vadeli araştırmalara imkan sunmasıydı. Bu sayede internet gibi birçok teknoloji önce askeri alanda geliştirilmişti. Ancak teknolojik gelişimin geldiği aşamada artık sivillerin, belirli teknik bilgiye sahip insanların da teknolojiyi geliştirmesi mümkün hale geldi. Bu da teknolojinin demokratikleşmesi yolunda büyük beklentiler oluşturdu.
Gelinen aşamada bu iyimserliğin zayıfladığını görüyoruz. Bunun en temel nedeni az sayıda teknoloji firmasının dünya genelinde tekel konumuna gelmiş olmasıdır. Amazon, Google, Facebook gibi dev şirketler muazzam bir veri akışı ile bir özel şirket için görülmemiş düzeyde sosyal, ekonomik ve siyasi güce erişmiş durumdalar. İlk dönemlerde bu şirketlerin sunduğu sosyal medya platformlarının yeni birer kamusal alan olduğu, aktivizmi geliştirdiği ve demokrasiyi yaygınlaştırdığı savunulurken artık demokrasiye tehdit oldukları, siyasi manipülasyonu beslediği ve toplumsal kutuplaşmaları derinleştirdiği anlaşılıyor.
Bu sadece Cambridge Analytica skandalında olduğu gibi kötü niyetli şirketlerin Facebook’un sunduğu imkanları sömürmesiyle sınırlı değil. Bu şirketlerin iş modelinin daha fazla beğeniye odaklı olmasının sonucunda siyasi ve sosyal konularda da kutuplaşma ve manipülasyon artıyor ve demokratik bir tartışma alanının yaşandığı kamusal alanlar yerine insanların kendi içine kapandığı, sadece kendisine yakın fikirleri öğrendiği ve farklı görüşlere tahammülün azaldığı bir siyasal sisteme evriliyoruz.
Bırakalım otoriter rejimlerin demokratikleşmesini, demokrasinin en köklü olduğu ülkelerde dahi otoriter eğilimler güç kazanıp iktidara gelebiliyor. Bu nedenle ABD Başkanlık Seçimleri öncesinde Demokrat Parti adayları piyasada tekel konumuna gelen teknoloji şirketlerinin tekel-karşıtı yasalar eşliğinde bölünmesini, küçültülmesini savunuyorlar.
Ancak mesele sadece demokrasinin, toplumsal diyalogun gerilemesinde ve otoriterizmin, kutuplaşmanın yükselmesinde büyük teknoloji şirketlerinin rolüyle sınırlı değil. Bu şirketler teknolojik çözümlerini her sektöre sunuyorlar ve bunlar arasında istihbarat-askeri endüstrisi ön plana çıkmaya başlıyor. ABD’nin en büyük askeri sanayi tedarikçileri arasında büyük teknoloji şirketleri gelmeye başlıyor. Örneğin geçtiğimiz ay Amazon, Microsoft, IBM ABD Savunma Bakanlığı’nın bulut sistemi için birbiriyle yarıştı ve Microsoft kazandı. Geçen sene Google’ın bir askeri projeye girmesini çalışanlarının protestoları engelledi. Palantir istihbarat kurumları ve sınır güvenliği birimleriyle çalışıyor, Amazon ise CIA ile çalışıyor. Bu ticari anlaşmaların içeriği de askeri endüstri olduğu için gizli kalıyor.
Benzeri gelişme Çin ve Huawei için de geçerli. Askeri-istihbarat endüstrisiyle büyük teknoloji şirketlerinin ticari çıkarlarının iç içe geçmesi, çalışanlarının iki sektör arasında transfer olmaya başlaması yakın gelecekte toplumların sahip olduğu hak ve özgürlüklerin aleyhinde sonuçlar doğurabilir.
Bu, aynı zamanda savaşların niteliğini de ciddi şekilde etkileyebilir. Silahlı orduların cephelerde birbiriyle savaştığı ve diplomasinin savaşlara engel olmaya çalıştığı geleneksel uluslararası ilişkiler yaklaşımı radikal bir dönüşüme uğrayabilir ve siber alanda yaşanan sürekli savaşların temelleri atılabilir. Sürekliliği sağlanmış bu savaşlarda daha az askerin öleceği kesin ama bunların daha az kansız olacağı anlamına gelmiyor. Şehirlerin altyapılarının, hastanelerin, okulların, otonom araçların siber saldırılara uğraması yüz binlerce sivil insanın yaşamında ciddi etkiler yaratabilir, aynı zamanda kamu otoritelerine olan güveni zedeleyebilir.
Bu durumda artık yalnızca demokrasiye, siyasal katılıma dair kaygıların yanı sıra bu firmaların bizden topladığı verilerin bizim aleyhimizde istihbarat ve savaş için kullanılması korkusu, makine öğrenmesinin verdiği imkanlarla yaşamın her alanının manipüle edilmesi ve sürekli bir siber savaş içinde olmanın verdiği stres gibi olgular toplumsal hayatın temellerinin dinamitlenmesine neden olabilir.
Tüm bu sebepler teknoloji firmalarının tekel konumundan askeri endüstriyle ilişkilerine kadar bir dizi konuda somut adımlar atılmasını ve teknolojinin savaş için değil barış ve toplumsal hayatın zenginleşmesi için değerlendirilmesini gündeme getiriyor.