Özellikle sosyal bilimlerde kullanılan iki tane İngilizce kelimenin Türkçe’sini bir türlü bulamadım. Ya Türk dili bu kelimelere ihtiyaç duymuyor, ya da Türk Dil Kurumu (TDK) gelişen dünyanın hızına yetişemiyor.
“Disruption” Türkçe’de “bozulma” veya “karışıklığa itme” olarak kullanılıyor Ama işletme dilinde veya ekonomide özellikle “yıkıcı yaratıcılık” anlamına geliyor. “Disruption” kelimesi, özellikle 1997 yılında yayınlanan ve bugün hala işletme kitaplarının klasikleri arasında geçen Clayton Cristensen’in “Innovator’s Dilemma” kitabından sonra gündeme gelmeye başladı.
Kelimenin tam kullanılma anlamı ise Clayton Cristensen’e göre, daha ucuz, daha kaliteli veya daha verimli iyi bir ürünün eski kullanılan bir ürünün yerini alması. Bugün kullanılan en yaygın örneklerden bir tanesi, fotoğraf çekiminin dijital hale gelmesinden dolayı, analog makinelerde kullanılan filmlerin yok olması. Film rulolarını üreten Kodak firması ise bir yüzyıl boyunca sürdürdüğü imparatorluk, iflasını 2012 yılında istemek zorunda kaldı.
Disruption’un başka örneklerini bugün hayatımızda çok fazla görmeye başladık.
Arama motoru Google’ın bilgiye erişime getirdiği kolaylık veya Uber’in paylaşma modeliyle daha ucuz ve kaliteli taşıma hizmeti vererek taksicilik kavramını sorgulatması. AirBnB’nin yine paylaşımcı modeliyle özel kiralık mekanları otellerle karşı karşıya getirmesi gibi. Ama en çarpıcı örnek ise FaceBook ve diğer sosyal medya platformlarının, bir yandan klasik medyayı sorgularken diğer yandan bireyler arasındaki ilişkiyi farklı bir düzeye taşıması. Ufacık bir akıllı telefon, bundan 20 yıl önce neredeyse çalışma masasının her köşesini tutmuş objeleri kendi üstüne taşımış durumda. Veya, her ne kadar toplam ticaret içindeki payları bugün hala küçük olsa da, e-ticaret siteleri genel fiziksel mağaza alışverişinin yerini hızla almaya devam ediyor…
Cristensen’in 1997 yılında gündeme getirdiği terimden beri hayatımızda alışkanlıklarımızı değiştiren ve kolaylaştıran bir çok ürün ve servisi her tarafta görmeye başladık. Bir zamanlar her bir örneği sayfa sayfa literatüre konu olan “disruption”lar bugün hayatımızın neredeyse her aşamasında görülmeye başlandı. Telefonlarımızdaki minik aplikasyonlardan, gündelik alanda kullanılan veya bizlerin fark etmediği, sağlık alanında kullanılan, büyük boyutta yeniliklere kadar değişim getiren ürün ve servisler artık her alanda görülmeye başlandı.
Bu kelimenin çok geniş anlamı için ben kendimce bir tanım kullanıyorum. Önce İngilizcesini yazayım: “Disruption is a successful attack on gatekeepers”
Burada Türkçesini bulmakta zorlandığım ikinci kelimeye geliyorum. Kelime anlamı kapı bekçisi olan “gatekeeper” kelimesinin Türkçe’de anlamlandırılması daha zor. Geniş anlamıyla belki “sigorta” desek de tam olarak anlamını karşılamıyor. Kapılardan ancak izni olan insanların girmesine izin veren bekçiler gibi, herhangi bir işlevin ancak doğruluğunun kanıtlanması halinde geçerli olması için kullanılan bir kelime. Örneğin, devlet onaylı bir diploma ile, bir insan mühendis veya doktor ünvanı alabilir. Resmi evrakları onaylayan noter ve benzeri kurumlar da bir “gatekeeper” rolünü üstlenir. Yazılı ve sözlü sınav sonuçları da okullar nezdinde bir kontrol sistemidir. Ehliyetler size araba kullanma yetkisi verir.
Aslında toplu taşıma sistemlerinde kullanılan biletlerden oldukça karmaşık vergi sistemlerine kadar neredeyse toplum yaşamının her alanlarında benzer sigorta sistemlerini fark etmesek de yaşıyoruz. Genellikle de, devlet ve kamu kurumlarının gelirlerinin de önemli kalemleridir.
Gündelik hayatımıza giren teknolojik gelişmelerin temel amacı yaşamı kolaylaştırmak. Bütün bir çalışma masasının üstünün akıllı telefonlara sığdırılması bizim hareket kabiliyetimizi artırmasının yanısıra bize yeni seçenekler de sunuyor. Eskilerden kalan bir fotoğraf makinesini boynumuzda taşıyacağımıza telefonu arka cebimize koyuyoruz. Çok özel durumlarda olmadığı sürece kimse fotoğraf makinesi kullanmıyor artık. Çalışma masasının telefonumuza sığması benzeri örneklerle artık bundan 10-15 yıl öncesine göre hayatımız neredeyse tamamen değişti. Amazon veya benzeri örneklerle e-alışveriş olanakları ise artık bizim alışveriş yapmak için markete gitme ihtiyacımızı giderdi. Market sahiplerinin bu durumdan hiç memnun olmadıkları muhakkak ama tüketicinin hayatının kolaylaştığı da bir gerçek.
Tıpkı market sahipleri gibi taksiciler de Uber ve benzeri araç paylaşım şirketlerinden şikayetçi. Dünyanın bir çok metropolünde araç paylaşım şirketleri taksilerden daha ucuz, temiz ve kontrollü bir servis sunuyor. Uber aracından inen yolcu, araçtan indiği zaman aldığı servis, değerlendiriliyor.
Ancak görünmeyen arka yüzde ise, taksi lisansı veren belediyelerin gelirleri için paylaşım şirketleri tehdit oluşturmaya başlıyor. Diğer bir deyişle, Uber’in yarattığı paylaşımcı model bir disruption ve bir gatekeeper’e alternatif oluşturuluyor. Eğer taksi örgütleri belediyelerle el birliği edip, paylaşımcı şirketleri “terörist” ilan etmeyi becerip yasaklayabilirse belki bu seçenek ortadan kaldırılıyor ama tüketici de kendisine daha yakın olabilecek bir seçenekten mahrum ediliyor.
Kısacası, gelişen teknoloji ve üstünde yaratılan modeller daha fazla seçenek sunuyor ama kontrol ve denetim sistemlerini de geçersiz kılmaya başlıyor. Zaman geçtikçe “yaratıcı yıkıcılık” hayatın her alanına yayılıyor.
10 yıl önce tohumları atılan ama özellikle 2017 yılında gündeme Bitcoin’le giren kripto paralar disruption’un en güzel örneklerinden birisi. Finans dünyasının bir çok kontrol mekanizmasını sorgulamaya başladı ve gittikçe gelişmeye de devam edecek. Kripto paralar belki finans dünyasının kontrol mekanizmalarını zorlayacak ama üzerine oturduğu blokzincirleri teknolojisi hukukun temel direklerinden birisi olan “anlaşma (mutabakat)” kavramını sorgulayacak. Blokzincirleri aslında kendi gatekeeper’lerini içinde barındırıyor.
Yazımın başında tanımladığım disruption kelimesinin Türkçe karşılığı: Yıkıcı yaratıcılık, yürürlükteki sistemlerin kontrol mekanizmalarına yapılan başarılı saldırılardır.
Çalışma masasının veya fotoğraf makinelerinin akıllı telefonlara taşınması nispeten zararsız. Olsa olsa yüzyıllık çınar olan bir fotoğraf şirketi iflas eder veya başka sektörler tükenir. Rekabet piyasası zaten buna alışık. Ama yüzyıllar boyunca taş üstüne taş konularak yaratılmış altyapılar, sistemler ve üstüne oturtulan ekonomik yapıların kontrol mekanizmaları birer birer yok olmaya başlarsa o zaman ortaya bir tehlike çıkıyor demektir.
Gittikçe hızını artıran teknolojik gelişmeler toplumların her alanına egemen olmaya başladıkça, getirdiği değişimlerin gerektirdiği kontrol mekanizmalarının sıkı sıkıya düşünülmesinin zamanı daralıyor gibi duruyor.
*Bu makale ilk kez 28 Haziran 2018 tarihinde Faruk Eczacıbaşı’nın Linkedin hesabında yayınlanmıştır.