Bu günlerde en çok konuşulan konulardan birisi sürdürülebilirlik. Küresel ticaretteki yoğun rekabet de ülkeleri sürdürülebilir bir büyüme için rekabetçi ihracat politikaları geliştirmeye zorluyor. Ucuz emeğe ve düşük fiyat rekabetine dayalı geleneksel ticaret mallarını ihraç etmek, kalkınma için yeterli olmuyor. Bu nedenle ihracata dayalı bir kalkınma modeli benimsemiş olan ülkemizin de temel hedefi ihracatta katma değer artışı sağlamak; katma değeri yüksek, inovatif, teknoloji yoğun ürün ihraç etmek.
Elektrik ve elektronik sektörü, Birleşmiş Milletlerin (BM) ekonomik verileri sınıflandırmak amacıyla oluşturduğu ISIC (Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Endüstriyel Sınıflandırması Standardı) kodlama sistemine göre, yüksek teknoloji içeren imalat sektörlerinin arasında yer alıyor. 2019 yılında açıklanan ihracat ana planında da sektör, ihracatta öncelikli beş sektör arasında yerini almıştı.
Elektrik elektronik sektörünü beyaz eşya, kablo, tüketici elektroniği ve elektrik üretim ve dağıtım ekipmanları olmak üzere 4 alt başlıkta takip ediyoruz. Sektör bu yılın ilk altı ayında geçen yılın menfi etkisini atlatarak yaklaşık yüzde 48’lik bir artışla 7 milyar doların üzerinde bir ihracata ulaştı; 2021 yılını toplam ihracatımızdan yüzde 7 pay alarak 14 milyar dolarlık ihracatla kapatacak gibi görünüyor.
İktisat literatürü incelendiğinde, yüksek teknoloji ürün ihracatını Ar-Ge harcamaları, patent başvuru sayısı, sabit sermaye yatırımları, ekonominin dışa açıklığı, doğrudan yabancı yatırımlar, nitelikli istihdam sayısı ve tasarruf oranı gibi değişkenlerin etkilediği görülmekte.
2020 yılı itibariyle Türkiye’nin toplam ihracatında yüksek teknoloji ürünlerinin payı %3,5, orta-yüksek teknoloji ürünlerinin payı ise %36. Onbirinci Kalkınma Planı’nda belirtilen 2023 yılı ihracat hedefleri yüksek teknoloji ürünleri için %5,8, orta-yüksek ürünler için %44,2, Elektrik elektronik sektörünün 2020 yılı verileri üzerinden bakarsak, sektörün ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payı %16, orta yüksek teknoloji ürünlerin payı ise %83 seviyesinde. Yani Türkiye ortalamasının hayli üzerinde.
Türkiye’nin güncel yüksek teknoloji ihracat politikaları özetle 5G, süper performanslı hesaplama, yapay zekâ, robotik, büyük veri, nesnelerin interneti gibi dijital teknolojiler ile biyoteknoloji, nanoteknoloji ve nörobilim teknolojilerinde küresel rekabet gücüne ulaşmayı hedefliyor. Bu nedenle 5G ve ötesi bağlantı teknolojileri, yapay zekâ ve makine öğrenmesi, robotik ve otonomi, nesnelerin interneti, büyük veri ve veri analitiği, siber güvenlik, blok zincir, dağıtılmış defter, eklemeli üretim, süper performanslı hesaplama, insansız hava araçları, uzay teknolojileri, nanoteknoloji, biyoteknoloji, tarım teknolojileri, enerji teknolojileri sektörlerinde yol haritaları çıkartılıyor. Sanayinin gelişimi de, enerji ve lojistik gibi altyapı yatırımlarıyla destekleniyor.
Tüm bu çalışmalarla amaçlanan 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz 4.3 milyar dolarlık yüksek teknoloji ürün ihracatımızı artırmak ve 38 inci sıradaki yerimizi daha iyi bir konuma taşımak. Zira 2019 rakamlarına baktığımızda Çin’in 716, Almanya’nın 209, ABD’nin 156, Güney Kore’nin 154, Fransa’nın 121, Japonya’nın 104, Vietnam’ın 90, Malezya’nın 86.5 milyar dolarlık yüksek teknoloji ürünü ihraç ettiğini ve bunun ilgili ülkelerin toplam ihracatları içerisindeki düzeyinin oldukça yüksek oranlarda olduğunu görüyoruz. Türkiye için %4’ler civarında seyreden bu rakamın, ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasını destekleyecek şekilde orta vadede %10, uzun vadede ise %20’nin üzerine çıkartılması makul bir hedef olacaktır ve elektrik- elektronik sektörümüz bu kapsamda küresel rekabetçiliğimizi artmak için önemli bir potansiyele sahiptir.
Bu yazı alıntıdır.