“İnşa etmek, yılların emeğini gerektiren yavaş bir süreçtir. Yok etmek ise bir günlük düşüncesiz hareketin neticesi olabilir.”
– Winston Churchill –
Konfüçyan değerlerin benimsendiği kültürlerde (mesela Kore, Japonya ve Çin) benlik, ilişkisel benlik olarak ele alınır. Yani kişi, diğer canlıların sosyal varlıklarının fevkalade farkındadır. Bireyselliğin ilişkisel naturası incelendiğinde, parçanın veya bütünün önce geldiği ve bir diğerini tanımladığı konseptine kesinlikle karşı çıkılır. Birlikte var olma ve birbirini tanımlama durumu söz konusudur. Konfüçyan bireyselliği ve bir diğerinin katılımını aynı zamanda zorunlu kılar.
Daha yalın bir benzetme ile ifade etmek gerekirse; Go oyunu örnek verilebilir. Tahta üzerindeki tüm taşlar birbiriyle ilişkilidir ve beraber bir evreni temsil eder. Hiçbir taşın, (satrancın aksine) önceden koyulmuş belirli kuralları ve belli işlevleri gözetilerek belirlenen kimlikleri yoktur. Tüm taşlar birbirine benzer. Bu oyunda bir taş tahtaya konulduğu zaman bir anlam kazanır ve diğer taşlarla ilişkisi yoluyla işlevsellik elde eder. Go, derin bir felsefesi olan ve bir yaşam anlayışını, bir bakış açısını yansıtan bir oyundur. Aynen kitapta söylendiği gibi; “Go oyununun en güzel yanlarından biri, kazanmak için yaşamak gerektiğinin ama aynı zamanda ötekini de yaşatmak gerektiğinin kanıtlanmış olması. En açgözlü olan oyunu kaybeder. İncelikli bir denge oyunu, ötekini ezmeden avantaj sağlamak gerekiyor.”
Bu yönüyle satrançtan tamamen ayrışır. Satrançta yenmek için öldürmek gerek. Go’da yaşamak için inşa etmek gerek. Oyunun hedefi diğerini öldürmek değil, kendine daha büyük bir alan inşa etmektir.
***
Şu an içinde bulunduğumuz durumun istisnasız tüm insanlığı tehdit ettiğini unutmamak gerek. Dolayısıyla pozitif bir kolektif harekete en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız.
Bu noktada kolektif bakış açısını irdelemek istememin bir diğer sebebi ise teknoloji. Bugün teknolojinin, insanlığın sürekliliğine yönelik pek çok cevabı var. Mesela teknoloji sayesinde daha az atık üretebiliriz. Kaynak kullanımını azaltarak verimliliği artırabiliriz. Şehir planlamalarını geliştirebiliriz. Tarımı kolaylaştırarak yaygınlaştırabiliriz. Fakat teknoloji hiçbir zaman tüm bunların yegâne cevabı olmadı. Her şey bizimle, bizim dünyaya bakışımızla, dünyayı ve diğer insanları umursamamızla başlıyor aslında. Buradan baktığımızda teknoloji aslında sadece bir araç. Arka planda önemli bir insan faktörü var. Bu dijital dünyanın kurucuları da yararlanıcıları da bizleriz. Yani insan ve teknolojinin uyumlandığı bir dünyadan bahsediyoruz.
Teknolojinin sunduğu kolaylaştırıcı özellikler ve destek sayesinde bugün oldukça dijital bir dünyada yaşadığımızı söyleyebiliriz. Özellikle iletişim alanında ne kadar dijital olduğumuzu anlamak için Y ve Z kuşağına dönüp bir bakmamız yeterli olabilir. Dijital platformların insanlarla etkileşim kurmak ve kendini ifade etmek adına kullanışlılığı öyle fazla ki, artık “influencer” olarak isimlendirilen meslekler mevcut. Bizler için belki de hala alternatif bir gerçeklik olan sosyal medya, özellikle belirli bir yaş grubundaki insanlar için kendini ifade etmek, sosyalleşmek ve insan ilişkileri geliştirmek için en temel yol. Hâl böyle olunca yarattığımız bu dünyanın bizim üzerimizde yadsınamaz bir gücü oluyor. Bu gücü bir şeyleri inşa etmek için kullanabilmemiz önemli.
***
Koronavirüs (COVID-19) nedeniyle hepimizin sosyal olarak mesafelendiği şu günlerde, fiziksel olduğu kadar mental olarak da sağlıklı kalabilmek çok mühim. Hepimizin iş ve sosyal hayatına ara vererek evde geçirdiği bu günlerde sosyal olarak kopuk, izole ve tecrit olmuş hissiyatına kapılmadan birbirimizle iletişimimizi sürdürmemiz her zamankinden daha önemli. Bu noktada hepimiz, az önce bahsettiğim kuşak farklılığını gözetmeksizin hemen hemen tüm iletişimimizi teknolojinin bize sunduğu farklı kanallar aracılığıyla yürütüyoruz. Sevdiklerimize ulaşmak, bilgi edinmek, veri paylaşmak, durum bildirmek ve en önemlisi dünya ile duygusal bağımızı sürdürmek amacıyla pek çok farklı dijital platform kullanıyoruz. İyi ki de kullanıyoruz, kullanabiliyoruz. Tüm bu platformların erişilebilirliği ve teknolojinin bağlantı gücü, dayanışma ve olmuşluk hissini perçinliyor.
Pazartesi akşamı, Dünya Sağlık Örgütü ve Global Citizen’in “Together, At Home” ismiyle yayınladığı sanal konser serisi kapsamında Instagram üzerinden hayranlarına keyifli bir dinleti sunan Chris Martin, bu dijital dayanışma ortamını destekleyen güzel örneklerden biri. Bir diğer yaratıcı fikir ise Amerika’nın en çok satan çocuk kitabı yazarı Christina Geist’ten geldi. Geist Facebook’ta yaptığı bir canlı yayın ile çok satan kitabı “Buddy’s Bedtime Battery”i sesli okuyarak ailelere çocuklarıyla beraber güzel vakit geçirmesi için destek verdi.
Uzaktan çalıştığımız bu günlerde, kendi ekibimin de dijital yollarla ekip ruhumuzu korumamız ve desteğimizi birbirimize hissettirmemiz adına gösterdiği çaba muazzam.
***
Konunun hassasiyetinden ötürü, içinde bulunduğumuz durum ve dayanışma duygusunun pamuk ipliğinde olduğunu unutmamak gerek. Özellikle bilgi paylaşımı konusunda ekstra hassas olmamız gerekiyor. Şu anda dayanışma, farkında olma, fark ettirme, sahip çıkma ve birleşme zamanıdır. Yapıyı bozmak yerine, bir an önce inşa etmeye koyulmak lazım.