“Bir Şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar”
Dr. David J. Schwartz
Pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini gören bilim adamları bir deney yapmaya karar verirler. Pireleri toplayarak yüksekliği 30 santimetre olan cam fanusun içine koyup ardından metal zemini ısıtıp pirelerin davranışlarını gözlemlerler. Metal zeminin sıcaklığından rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ancak cam fanusun tavanına çarparak düşerler. Başlarını vurdukları bu camın ne olduğunu bilmeyen pireler zıplamalarına neyin engel olduğunu anlamakta zorluk çekerler. Defalarca süren bu zıplama girişimleri sonucunda 30 santimden fazla zıplayamadıklarını öğrenirler. Hepsinin 30 santimetre zıpladığı görülünce de deneyin ikinci kısmı başlar. Bu aşamada artık cam tavan yoktur ve daha yükseğe zıplama imkanları mevcuttur. Bir önceki aşamada başlarını tavana vurarak edinmiş oldukları deneyim daha yükseğe zıplamaya cesaret edememelerine sebep olmuştur. Bundan sonrasında engel cam tavanda değil zihinlerindedir. Çünkü dış engel olan cam tavan kalkmış olsa da iç engel olan başaramayacağım inancı varlığını sürdürmektedir.
Bu konuda başka bir deneyi de 1975 yılında ABD’li psikolog Martin Seligman kapana kısılmış insanların durumunu açıklayabilmek için köpekler üzerinde uygulamıştır. Şok uygulama esasına dayalı olan bu deneyde bir grup köpek kafese hapsedilmiştir. Uygulanan bu şoklardan sonra kaçmaya çalışan köpekler bir süre sonra mücadeleyi bırakarak tepkisiz kalmaya başlamışlardır. Ardından kafesin kapısı açılmış ve kaçabilmelerine imkan sağlanmıştır. Ancak kafesteki köpeklerin %65’i kaçmayı denememiş, yere uzanarak sızlanmayı tercih etmiştir. Seligman, bu deneyden sonra benzer davranışların insanlarda da bulunabileceğini, sürekli karşılarına çıkan engellerden dolayı zamanla mücadele etme isteklerinin kırılabileceğini ve bu durumun da çaresizliği öğretebileceğini belirtmiştir.
Cam Tavan Sendromu ile İlgili Çalışmalar
Sadece kadınların değil aynı zamanda azınlıkların da ilerleyememesinde engel oluşturan cam tavan sendromunu ciddiye alan ABD Çalışma Bakanlığı, 1991 yılında Cam Tavan Komisyonu’nu başlattı. Komisyon, nitelikli işgücü olarak görülen kadınlara karar verme pozisyonları için rekabet etme veya kazanma olanağı verilmediğini tespit etti.
Çalışma hayatında cinsiyet ayrımcılığının bir boyutu olan cam tavan kavramı, kadınların mesleki başarılarına ve yeteneklerine bakmaksızın, üst yönetim kademelerine terfi etmesi yönünde var olan belirsiz ancak aşılması güç engeller olarak tanımlanmaktadır (Ayrancı ve Gürbüz, 2012, s. 128). Bu engeller konusunda detaylı araştırmalar yapılmasa da kadınların tanımlanan şirket politikaları, kabul edilmiş normlar ve gizli ön yargılarla hareket etmesinin önemli bir etken olduğunu düşünmekteyim. Cam tavan sendromuna yönelik araştırmalarım sonucu Rosebeth Moss Kanter’ın ‘Şirketlerdeki Erkekler ve Kadınlar’ isimli kitabının cam tavan sendromunun ortaya çıkışında önemli bir konumda olduğunu fark ettim. Yazar kitabında kendi deneyimlerinden yola çıkarak işyerinde yaşadığı cinsiyete dayalı ayrımcılığı cam tavan kavramının tanımını karşılayabilir şekilde açıklamıştır. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi için yazılmış yazıda da cam tavan sendromu cinsiyete dayalı yorumlanmıştır. Kadının anne, eş, birey ve çalışan olarak birden fazla role sahip olması kadının üst pozisyonlara gelmesinde engelleyici bir durum olarak görülmüştür.
Cam Tavan Sendromunun Bireysel Sonuçları
- Motivasyon kaybı
- İşe yabancılaşma
- İş tatmininin azalması
- Örgütsel bağlılıkta azalma
- Örgütsel güvende
- Performansta azalma
- Örgütsel sessizlik
- Örgütsel sinizm
Cam Tavan Sendromunun Örgütsel Sonuçları
- Maliyet artışı
- Devamsızlık artışı
- İş gören devir hızında artış
- Kalite ve verimlilikte düşme
Cam tavanı kırmayı başaran ve bu sendromdan kendisini uzak tutmayı başaran her kadın, aslında ardından gelen diğer kadın çalışanlara da yol göstermiş olacaktır. Böylece kendisinden sonra gelenler için çatlamış tavanı kırmak daha kolay olacaktır.
Yararlandığım Kaynaklar
Lewis, Andrea E. ve Ellen A. Fagenson (1995), “Strategies for Developing Women Managers; How They Fulfill Their Objectives?”, Journal of Management Development, 14(2): 39-53.
Lackwood, Nancy (2004, Haziran), “The Glass Ceiling: Domestic and International Perspectives”, HR Magazine, “Cam Tavan: Ulusal ve Uluslararası Bakış Açıları”, (Çev: Şirin Müge Kavuncu), Kalkınmada Anahtar Verimlilik Dergisi, MPM Aylık Yayın Organı, Şubat-2009
Negiz, Nilüfer ve Aysun Yemen (2011), “Kamu Örgütlerinde Kadın Yöneticiler: Yönetici ve Çalışan Açısından Yönetimde Kadın Sorunsalı”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 24.