Birleşmiş Milletler tarafından yeni milenyumun başında kabul edilen Bin yıl Kalkınma Hedeflerinin iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlikler ve sürdürülebilir tüketim alanlarında ölçülebilir sonuçlar doğurmaması üzerine Ocak 2016’da Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals-SDGs) yürürlüğe girdi. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs) 2030’a kadar çözülmesi gereken 17 küresel hedefin yol haritasını ve başarı göstergelerini net bir şekilde belirledi. Örneğin, 6. Hedef olan “Temiz Su ve & Sıhhi Koşullar” için oluşturulan 11 başarı göstergesinden 4’ü, “Temiz su sergisi alan dünya nüfusunu iki katına çıkarmak” (61.1), “Arıtılan atık su oranını arttırmak” (6.3.1), “Devlet kontrolündeki Kalkınma Planlarında su ve sıhhi yardımların yüzdesini arttırmak” (6.A.1) ve “Suyun verimli kullanılması için yeni teknolojiler geliştirmek ve kullanmaktır.” (6.4.1)
SDG’ler devlet kurumlarından, özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarından uluslararası organizasyonlara kadar yönetişim ekosisteminin içinde bulunan bütün paydaşlar için ortak bir dil belirledi. BM kuruluşları tarafından uygulanmaları desteklenen ve takip edilen SDG’ler kısa zamanda kalkınma alanındaki çoğu projenin gündeminde yerini aldı. Her türlü etki yatırımı ve sosyal inovasyon projesi artık SDG’lere referans vererek ulaşmak istediği sonucu açıklar oldu. BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) Avrasya bölgesinden sorumlu bölge ofisinin İstanbul’da bulunmasından ve Türkiye’nin son 10 senedir uluslararası kalkınma alanında öncü ülkelerden biri olmasından dolayı SDG’lerin Türkiye’deki bilinirliği ve etkisi oldukça hızlı bir şekilde yoğunlaştı.
Türkiye’nin kalkınmaya ve insani yardımlara verdiği önemi en belirgin şekilde ortaya koyan politikası, 4 milyonu aşkın yerinden edilmiş insana ön koşulsuz ev sahipliği yapmasıdır. Öte yandan, yerinden edilen bireylerin sağlık koşullarını ve entegrasyon işlemlerini iyileştiren inovatif ve uzun vadeli projelerin yokluğu sıkça dile getirilmektedir. Bu açığı kapamak adına TC Dışişleri Bakanlığı ve UNDP bir süredir üzerinde çalıştıkları “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için Etki Hızlandırıcı” (SDG Impact Accelerator) Projesini geçen hafta başlattı.
Kısaca SDGia’nın, hedeflediği yatırım miktarı ve sosyal değişim ölçeği bakımından eşi benzeri bulunmuyor. Uluslararası düzeyde ilerleyen proje, Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan mülteci krizine, girişimler vasıtasıyla çözüm üretmeyi hedefliyor. Eczacıbaşı Topluluğu, Limak Holding ve Bil & Melinda Gates Vakfı’nın paydaşı olduğu SDGia, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin mültecilerin hayatlarına olan olumlu etkisini hızlandırmak için sosyal etkisi yüksek ürünler geliştiren girişimleri harekete geçiriyor. SDGia öncelikle Sanitasyon Sistemleri ve Dijital Kimlik alanında piyasa oluşturucu inovatif çözümler sunan girişimleri 24 Haziran’a kadar başvuru yapmaya çağırıyor.
Yeni teknolojilerle büyük problemleri çözmeye çalışan girişimlerin başvurularını aldıktan sonra SDGia, her iki alandan 10’ar girişimle Temmuz’un ilk hafta sonu ön-hızlandırma çalışmaları için İstanbul’da bir araya gelecek. Bu etaba geçmeye hak kazanan her girişime $1000 hibe verilecek. Ön-hızlandırma çalışmalarında girişimler prototipleme çalışmaları yapıp projelerini mentörlerle paylaşacaklar. Bu etabı başarıyla tamamlayan toplam 10 girişim 30 Temmuz’a kadar belirlenecek. Ağustos ve Eylül’deyse seçilen girişimle hızlandırma programına alınacak. Seçilen girişimlere SDGia’nın etki yatırım fonu $100.000 yatırım yapacak. Aynı zamanda girişimler Eylül sonunda New York Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısında gerçekleşecek SDG zirvesi sırasındaki bir yan etkinlikte çözümlerini tanıtabilecek.
Peki, neden bu hızlandırıcı ‘türünün tek örneği’?
İlk söylenmesi gereken, SGDia’nın Türkiye’deki ilk etki yatırımına sahip olacak hızlandırma programı olması. Dünya Ekonomik Forumu’nun tahminlerine göre 2020’ye kadar 500 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilen etki yatırımı, sosyal fayda yaratan girişimlere finansman önceliği vererek dünyanın sorunlarına çözüm bulmayı hedefleyen bir iş modeli. Konvansiyonel iş ölçeklendirme modellerinden farklı olarak etki yaratımı yatırımcıları girişimlerin ölçülebilir sosyal etki yaratan ürünleri olmasını şart koşuyor. Böylece, çevresel ve sosyal yönetişim eksiklerinin piyasa yaratıcı inovasyonlarla çözülmesine ön ayak oluyor.
İkinci olarak, SDGia, sadece Türkiye’nin girişim ekosisteminden değil, uluslararası şirketleri de programa çağırıyor. Böylece Türkiye’deki mültecilerin sorunlara çözüm arayan uluslararası bir girişimci ağı yaratıyor.
Üçüncü olarak, SDGia tamamen çözüm odaklı çalışıyor. Haziran’ın son haftası kapanacak olan başvuru süreci bir hafta içinde sonuçlanıyor. Temmuz’un ilk haftasında hızlandırıcı program başlıyor ve Eylül sonu SDG zirvesinde ilk etap tamamlanıyor. İlk etapta Dijital Kimlik ile Su ve Sanitasyon Sistemleri alanlarıyla başlayan SDGia, bir sonraki dönemde başka konulara çözüm arayan girişimlere yatırım yapacak. Önceliklendirilen sorunlar uzman kadro tarafından belirleniyor ve çözülebilecek “büyük sorunlar” üzerine çağrı açılıyor. Çözüme destek olabilecek devlet, özel sektör, sermaye sahibi ve sivil toplum grupları sürece dahil ediliyor.
Örneğin Su ve Sanitasyon Sistemleri kısmına Gates Vakfı geliştirdiği teknolojiyle destek olurken Eczacıbaşı mobilya üst tasarımı alanındaki çalışmalarla programa katılan girişimcilere destek olacak. Tuvalet teknolojileri alanındaki inovasyonlar, büyük bir bölümü mülteci olan mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek için oldukça elzem. İkinci öncelik alanı olan Dijital Kimlik ise blok-zincir teknolojisinin etkin kullanımıyla mültecilerin kağıtsız bir şekilde kimlik bilgilerini, diplomalarını ve sağlık belgelerini güvenilir bir ortamda toparlamalarına yardımcı oluyor. Böylece mülteciler temel hizmetlere ve geçim imkanlarına güvenilir bir şekilde erişmiş oluyor. Bu sistem ilk olarak mülteciler için denenecek olsa da uzun vadede herkes tarafından kullanılabilir.
SDGia’nın Türkiye’de eşi benzeri olmamasının dördüncü ve son nedeni kendi etki yatırım fonunu oluşturması. SDGia’nın devlet ve özel sektörden 2020 yılında almayı hedeflediği hibe ve yatırım toplam 3 milyon doları buluyor. Bunun 1 milyonu hızlandırıcının sürdürülmesine harcanacak , 2 milyonu ise tamamen programın kendi yürüteceği etki fonuna ayrılacak. Böylece uzun vadede hızlandırıcının dışındaki sosyal girişimlere de yatırım yapılarak, Türkiye’de sürdürülebilir bir etki yatırım ekosistemi yaratılmış olacak.
Bu son cümlenin altını özellikle çizmek gerekiyor. SDGia orta ve uzun vadede piramidin altındaki bireylere yatırım yapan kurum ve şahısların kaynaklarının en yüksek sosyal etkiye sahip girişimlere aktarılmasından sorumlu program olacak. Bu nedenle SDGia belki de dünyanın kronikleşmiş çevre ve sosyal sorunlarını çözmek için hayata geçirilen en gerçekçi programlardan biri. Çünkü piyasa yaratan inovasyonların desteklenmesinin yanı sıra fırsat eşitsizliğinden muzdarip, yerinden edilmiş nüfusların da durumunu iyileştirmeye yönelik uygulanabilir ve sistematik adımlar atıyor. Bu da sosyal fayda yaratılırken edinilen katma değerin piyasaların gelişmesine katkıda bulunmasına sebep oluyor.
*Eğer sosyal etki yaratan bir ürüne sahip girişiminiz varsa, programa başvurabilirsiniz. Eğer girişiminiz gelir elde eden bir aşamaya geçtiyse de başvurabilirsiniz. Girişimlerde aranan özellik, sosyal sorunlara çare bulan ürünlerinizin ve ölçülebilir etki alanınızın mevcut olması.
** SGDia’ın ilk webinarı “Türkiye’den Küresel Sosyal Girişim Çıkar Mı?”da Limak İnovasyon ve Yaratıcılık Yöneticisi Melih Özsöz ile SDG Impact Accelerator Program Yöneticilerinden Ozan Sönmez konuklarıyla birlikte Sosyal Girişimcilik alanında Türkiye’nin son 10 senede geçtiği yolları tartışıyor. İzlemek için: