Başlangıç Noktası için geçmişte oluşturduğum içeriklerin önemli bir çoğunluğu, özellikle “Yargı” alanında geleceği şekillendirecek olan “Yapay Zeka” ve “Çevrimiçi Mahkemeler” sistemlerini incelemişti. Bu çalışmalar, Türkiye’de bu konular gündemde değilken tarafımca yapılan analizleri temel alarak – sistemlerin olası entegrasyon problemleriyle birlikte- tahminlerimi içermişti.
09.09.2020 tarihinde çıkan habere göre, T.C. Adalet Bakanlığı “Yapay Zeka” ve “E-Duruşma” projeleri hakkında çalışmalara başlayarak Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmiştir [1] Daha sonra 10.09.2020 tarihinde çıkan bir başka haber de, yine aynı konularda T.C. Adalet Bakanlığı’nın çalışmalara başladığını ve Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirdiğini aktarmaktadır. [2] Bu iki haberde de aslında dikkat edilmesi gereken konu, projelerin Türkiye’ye entegrasyonu ile ilgili belirtilen noktalardır.
Daha önceki çalışmalarımda bu sistemlerin gerçekten faydalı olarak oluşturulabilmesi için gereken zaman ve çalışma dinamiğinin öneminden bahsetmiştim, dolayısıyla aynı konuları tekrar etmeyeceğim. Bu çalışmada asıl detaylandırmak istediğim nokta, entegrasyon sorunsalıdır. Belirtmek istediğim noktanın netleşmesi açısından entegrasyon sorunsalını sade bir şekilde tanımlamak isterim. Bu çalışmada belirtilen entegrasyon sorunsalı, Türkiye açısından uygulanacak olan bir fikrin veya projenin ülkenin şartlarına göre biçimlendirilirken verimlilikten uzaklaştırılmasıdır. Bu sorunsalın birden fazla önemli nedeni olsa da kanaatimce en önemli nedeni, temel çalışmalarının uzman üçüncü kişilerle birlikte yeterli bir seviyede yapılmayarak daha dar bir belirleme sürecinden geçmesidir. T.C. Adalet Bakanlığı, şu an “Çevrimiçi Mahkemeler” ve “Yapay Zeka” konularında çok ciddi ilerleme kaydetmiş olan İngiltere, Çin ve Almanya gibi ülkelerin uygulamalarına benzer bir uygulamayı Türkiye’ye entegre etmeye çalışmaktadır. Böyle bir entegrasyon modeli gerekli altyapı oluşturulmadığı için verimsiz olma riskiyle karşı karşıyadır.
Bu çalışmada “Çevrimiçi Mahkemeler”e odaklanmayı tercih ettim. T.C. Adalet Bakanlığı’nın “E-duruşma” projesinin daha pilot uygulama seviyesine geçiş yapma aşamasında olduğu göz önüne alındığında, Türkiye’nin diğer ülkelere nazaran dezavantajlı bir durumda olduğunu daha önceki çalışmalarda belirtmiştim. Bu duruma olumlu açıdan bakılacak olursa, bir çalışmanın başlatılmış olması tabii ki olumlu bir potansiyel taşımaktadır. Pandemi nedeniyle içinde bulunduğumuz koşullar ağırlaşmaktadır. Bu nedenle etkili bir şekilde olumlu sonuçların alınması gerekmektedir. İşte bu ağırlaşan koşullar ve pozitif sonuçlara duyulan ihtiyaçlar nedeniyle vazgeçilmez nitelikte olan bazı prensipler güçlenmiştir. Günümüzde önemli olan prensiplerden biri, bir amacı gerçekleştirmeye çalışırken bunu gerçekten o amacın verimliliğine bağlı kalarak gerçekleştirmektir. Kanaatimce bu alanda Türkiye’nin bazı eksikleri olacaktır. Bu eksikler, daha sonra verimliliği optimum seviyede sağlayamayan bir düzenin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Çevrimiçi Mahkemeler sisteminin Türkiye’ye entegrasyonu ile ilgili oluşmuş olan problemler şimdilik şunlardır:
1- Diğer ülkelerde (İngiltere başta olmak üzere) “Çevrimiçi Mahkemeler” sistemiyle ilgili çalışmalar özellikle kamuoyuna açık ve üçüncü kişilerin katılımını destekleyen bir şekilde ilerleyerek daha verimli sonuçlar elde etmiştir. [3]
2- Diğer ülkelerin önemli bir çoğunluğunda “Çevrimiçi Mahkemeler” sisteminde talep üzerine hâkimin takdirine bağlı bir karar mekanizması yokken, Türkiye’de uygulanması planlanan E-Duruşma sisteminde hâkimin E-Duruşma talebini reddetme yetkisi vardır. [4]
3-Diğer ülkelerde “Çevrimiçi Mahkemeler” sistemiyle ilgili çalışmalar şeffaf bir şekilde ilerlerken Türkiye’de sadece bazı duyurular yapılmakta fakat içerik olarak detaylı bir bilgilendirme yapılmamaktadır. [5] İlaveten diğer ülkelerde ilgili bakanlıklar üçüncü kişi uzmanlarla el ele çalışırken, Türkiye’de çalışmalar sadece bakanlık tarafından belirlenen -detaylandırılmamış gruplarca- yapılmaktadır.
4- Türkiye’de “E-Duruşma” alternatifi, daha talep aşamasından başlayarak; dönem dönem çökme, yavaşlama ve yüklenme nedeniyle donma problemi yaşayan UYAP ağı içinde yer alacaktır.
Bu sorunlar, Türkiye açısından dengeli bir spektrum çerçevesinde çözülmelidir. Bir başka deyişle, Türkiye’nin entegrasyon sorunsalı çeşitlilik çizgisinin dar boyutunda kalırken, ABD’de çok sayıda kişi ve kuruluşa çevrimiçi mahkemeleri gözlemleme görevi verilmesi nedeniyle internette ortaya çıkan yüklenme, çökme ve donma problemleri spektrumun dağınık boyutunda yer almaktadır. [6]
Çalışmada belirtilmiş olan bu problemler, şu an somutlaşmış problemlerdir. Entegrasyon sorunsalının devam etmesi halinde başka problemlerin ortaya çıkması da muhtemeldir. Çalışmada asıl amaçlanan, problemlerin teşhisinden sonra çözüm odaklı bir yöntem geliştirmektir. Bu çalışmada önerilen temel çözüm yöntemi; “Delphi Technique” – “Delphi Tekniği”nin uygulanmasını esas almaktadır. T.C. Adalet Bakanlığı’nın “Delphi Tekniği”ni uygulayarak şeffaf komiteler ve bakanlık arasında oluşturacağı bilgi akışı sayesinde çalışmaların verimliliği arttırılabilecektir. Ayrıca yine bu yöntem sayesinde daha şeffaf, açık ve işbirlikçi bir çalışma ortamı oluşturularak uzman üçüncü kişilerin sisteme etkisi kuvvetlendirilebilecektir. Belirtilen yöntemin aşamalarının takip edilerek uygulanması halinde ilgili sistemlerdeki verimsizlik riskinin azaltılması, hatta ortadan kaldırılması mümkün olacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin sistem entegrasyon sorunsalı, verimsizlik riski açısından tehlike teşkil etmektedir. Bu sorunsala çözüm üretebilmek için en önemli yöntem, somutlaşmış problemlere odaklanarak bu problemleri uzmanların bulunduğu bir yapı aracılığıyla çözmek olmalıdır. Türkiye’nin çalışmada problem olarak belirtilen faktörler açısından spektrumda biraz daha açık ve işbirlikçi bir noktaya gelmesi halinde ise, “E-Duruşma” ve “Yapay Zeka” entegrasyonlarında verimlilik seviyesi gerçek anlamda artırılabilecektir.