Günümüzde yatırım yapmak artık tasarruflarımızı daha etkin bir şekilde değerlendirme amacından çıkıp aynı zamanda geleceğe yön verme imkanına dönüşmüş vaziyette. Daha 10 yıl öncesine kadar uluslararası piyasalarda işlem yapmak oldukça zorken şimdilerde kısıtlı tasarruflarımızı doğru alanlara kanalize etmemiz halinde hem geleceği istediğimiz doğrultuda şekillendirme hem de ciddi getiriler elde etmemiz oldukça mümkün görünüyor.
Önemle belirtmek gerekir ki bahsedeceğimiz alanlar henüz gelişim aşamalarının başlangıç safhalarında olması nedeniyle ilgili alanlara yapılacak yatırımlar da oldukça riskli olacaktır. Dolayısıyla değineceğimiz konuları yatırım tavsiyesi olarak değil, bizi bekleyen geleceğe yönelik bir fikir paylaşımı olarak değerlendirmenizi vurgulamak isteriz.
Gelişim sahalarını temelde yapay zeka, mobilite çözümleri, blockchain, robotik ve genetik olmak üzere beş ana kategoride değerlendirebiliriz.
Şu anda toplam piyasa değeri 14 Trilyon Dolar olan bu beş gelişim alanının 10 yıl içindeki değerlerinin 210 Trilyon Dolar’a çıkması bekleniyor, gelin sırasıyla her başlığı biraz daha derinlemesine inceleyelim.
TEKNOLOJİLERDEKİ YAKINSAMA
KAYNAK : BİG IDEAS 2022, ARK REPORT
Yapay Zeka;
Şu anda tüm yapay zeka piyasasının değeri 10 Trilyon Dolar olup her sene yaklaşık %35 büyüme ile 10 yıl içinde 100 Trilyon Dolar’a ulaşması öngörülüyor. Yapay zekanın gelişim hızı artarken gelişim maliyetleri de yazılım alanında %37 ve donanım alanında %39 olmak üzere senelik ortalama %60–65 oranında düşüyor.
Endüstrinin gelişmesiyle birlikte yaşanacak olan verimlilik artışı ve otomasyondan en çok etkilenecek iş kollarının başında yazılım geliştiriciliği, avukatlık, muhasebe ve ofis memurluğu geliyor.
Yapay zekaya destek niteliğinde ise üç alt başlıkta önemli gelişmeler yaşanıyor. Birbirine bağlı mobil cihazlar, nesnelerin interneti ve bulut teknolojileri iç içe geçerek hem kullanıma hazır toplam işlemci gücünü arttırıyor, hem de merkezi hizmet sağlayıcılarına olan yüksek bağımlılığımızı azaltıyor olacak.
Tüm bunlara ek olarak dijital aynalar, artırılmış gerçeklik gözlükleri gibi fantastik araçlar ortalama %38 olarak geçirdiğimiz online zamanı %52’ye çıkaracak ve alışveriş deneyimlerimizi ya da sosyal etkileşimlerimizi yapay zekanın en çok kullanılan niteliklerinden biri olan görüntü işleme özelliği ile uçtan uca değiştiriyor olacak.
Mobilite Çözümleri;
Batarya teknolojilerindeki gelişmeler maliyetleri hızla düşürürken ürün çeşitliliğinde büyük bir patlama meydana gelmiş vaziyette. Şu anda 1.5 Trilyon dolar olan batarya ve elektrikli otonom araç piyasasının 2030’da yaklaşık 30 Trilyon dolara ulaşması bekleniyor.
Yolculuk deneyiminin paylaşım ekonomisine dahil olmasıyla birlikte motorlu araçların icadından bu güne son yüz yıldır aynı seviyede olan kilometre başı maliyetlerin %60 düşürmesi bekleniyor.
Tüm bu gelişmeler neticesinde ise önümüzdeki 5 yıl süresince her yıl %50 büyümesi öngörülen küçük ve ucuz elektrikli araç satışlarının 4.8 milyon adetten 40 milyon adete ulaşması, 2025 yılı itibariyle de aynı sınıftaki elektrikli araçların fosil yakıtlı muadillerine oranla fiyatlarının %30 daha ucuz olması öngörülüyor.
Blockchain;
Kripto varlık piyasası ile birlikte en erken etkileşim kurmaya başladığımız alan olan bu teknoloji en temelde akıllı sözleşmeler ile daha şeffaf sistemler kurmayı kendine misyon edinmiş vaziyette. Şüphesiz bu misyondaki bir teknolojinin etki alanı salt finansal araçlar ile kalmayacak, uçtan uca tüm kamusal ilişkilerimizi de daha şeffaf bir zemine çekecek.
Şu günlerde tüm ekosistemin piyasa değeri 2 Trilyon Dolar civarında seyrederken, dijital cüzdan adaptasyonundaki hızlı ilerlemeyi de göz önünde bulundurursak 10 yıl içinde 50 Trilyon Dolar’a ulaşması oldukça mümkün görünüyor.
İnternetin ilk çıktığı zamanlarda radyo, televizyon ve gazeteye ek yeni bir kanal olarak değerlendirilirken şimdilerde tüm bu platformlar internet üzerinde faaliyet gösteriyor. Blockchainler üzerinde çalışan çeşitli sistemlere de şimdilerde yeni bir finansal varlık sınıfı gözüyle bakılıyor, yalnız konuya biraz daha derinlemesine girmiş okuyucular bankacılık, sigorta, tahvil, bono, itibari para, borsa, emtia, fikri ve sınai mülkiyetlerin açık kaynak kodlu blockchainler üzerinde filizlendiğini görmüşlerdir. Dolayısıyla blockchain teknolojisinin potansiyellerini değerlendirirken hayal gücümüzü serbest bırakmak bizi yaşanacak gelişmeler karşısında daha esnek kılacaktır.
Blockchain demişken Bitcoin’den bahsetmemek olmaz. 2021 yılında en yüksek seviyelerini gören bu devrimsel varlık yüksek enerji tüketimi nedeniyle ciddi eleştirilere maruz kaldı ve tesadüf odur ki tam da Elon Musk tweetleri ile konuya dahil olmasıyla Bitcoin düşüş trendine girdi.
Bu noktada iki konuya açıklık getirmekte fayda var: İlki Tesla şu anda elinde yaklaşık 48500 adet ile elinde en çok Bitcoin bulunduran 4. kurum olup henüz tek bir Bitcoin bile satmış değil. İkincisi de Bitcoin madencileri büyük ölçüde yenilenebilir enerji kaynakları kullanmaya yönelirken, ekosistemin kendisi atıl doğalgaz ve güneş enerjisini finansal enerji olarak depolama doğrultusunda mükemmel bir araca dönüşmektedir. Günün sonunda resme daha geniş bir perspektiften bakarsak bu denklem Bitcoini yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmede bir kaldıraç olarak kullanacaktır.
Robotik;
Şu anda yaklaşık piyasa değeri 160 Milyar Dolar olan ekosistemin tüm bu ana başlıklar arasında önümüzdeki 10 yıl boyunca her yıl ortalama %50 ile en yüksek büyümeyi göstermesi ve 10 yılın sonunda ise 3.5 Trilyon dolara ulaşması bekleniyor.
Robotik, 3D yazıcılar ve yapay zekanın bir birleri ile yakınsaması sonucunda tamamen yeni bir üretim anlayışına doğru ilerliyoruz. Bu alandaki gelişmeler en temelinde küresel ölçekte üretkenliği arttırarak verimliliği bir üst katmana çıkarıyor olacak.
Öncelikle üretim araçlarının otomasyon seviyesi artacağından işçilik maliyetleri düşecek. Akabinde ise üretimin kendisi daha merkeziyetsiz ve talebe yakın bir noktada olacağından dolayı lojistik ve stok maliyetleri düşecek, tedarik zincirleri daha az kırılgan ve daha efektif hale gelecektir.
Bu alandaki gelişmelerin nanoteknoloji ve materyal biliminden faydalanması ile hem hammadde maliyetleri düşecek hem de daha sağlam ve hafif parçalar üretilebilir olacaktır. Havacılık, roket sanayi ve uzay sanayi, uydu sistemleri ve otomotiv sektörleri ise bu gelişmelerden en pozitif etkilenecek sektörlerin başında gelerek hem kendi üretim maliyetlerini düşürüyor olacaklar hem de müşterilerine çok daha düşük maliyetli ürün ve hizmetler sağlıyor olacaklar.
Genetik;
Bahsi geçen başlıklar arasında yaşam standartlarımızı en kritik ölçekte etkileyecek gelişmeler sanıyoruz ki bu alanda yaşanacaktır. Gen dizilimi ve gen düzenlemesi alanındaki teknolojiler ile birlikte genetik temelli tedaviler hiç olmadığı kadar hızlı gelişiyor.
Yirmi yıl önce Milyar Dolar maliyetinde olan gen dizilimi tespit işlemleri günümüzde Bin Doların altına inmiş durumda ve 2021 yılı itibariyle insana ait genom haritası uçtan uca tamamlandı.
Yaşanan gelişmeler operasyon sürelerini logaritmik bir hızda kısaltırken maliyetleri de yine aynı kuvvette düşürüyor. Bu alandaki son gelişme olan CRISPR teknolojisi ile insan genomu üzerinde hastalıklı genlerin tespiti ve bununla birlikte ilgili genlerin kapatılıp açılması hiç olmadığı kadar kolaylaşıyor. Bu da gelişmelerin daha geniş kitlelere ulaşmasına imkan sağlayarak günümüzde 126 milyar dolarlık endüstrinin yıllık %40 büyüme ile 10 yıl içinde 3.5 Trilyon Dolar’a ulaşacağına dair güçlü beklentiler oluşturuyor.
Sonuç
Toparlamamız gerekirse yukarıda bahsettiğimiz üzere önümüzdeki günler birçok büyük gelişmeye gebe görünüyor. Farklı alanlardaki gelişmeler ortak bir kuvvet gibi hareket edip çeşitli mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşmesi yönünde baskı oluşturuyor. Lakin belirtmek gerekir ki kısa zaman dilimi için sancılı gelişmeler yaşatan bu tip kuvvetler ortaya çıktıklarında tarihsel ölçekte ciddi krizlere sebep olabilmektedir, fakat uzun vadede insanlığın ilerlemesinde motor görevi görmüştür.
İçinde bulunduğumuz dönemi ele alırsak parasal genişlemeler küresel ekonomi üzerinde enflasyonist baskı yaratırken teknolojik gelişmeler tam tersi yönde bir baskı yaratıyor. Başta FED olmak üzere para politikacıları ve piyasalar ince bir buz tabakası üzerinde yürüyor. Önümüzdeki günlerde atılacak parasal sıkılaşma adımları ise bu buz tabakası üzerinde büyük baskılar oluşturabilir.
Bu şartlar altında yatırım kararı alırken nakit yönetimi ve doğru zamanlama ise bu tehlikeli sularda limana yanaşmayı sağlayacak en önemli iki araç olacaktır.
Bu yazı alıntıdır.