Finlandiya, zorunlu eğitim alanında aldığı “pekiyi” sonuçlar ile eğitim alanında politika yapıcıların sık sık ziyaret ettiği bir ülke haline geldi. Son PISA sonuçlarına göre OECD ülkeleri arasında bilimde ikinci, okumada üçüncü, problem çözmede beşinci ve matematikte altıncı sırayı aldı. Finlandiya bu başarısını toplumda değeri yüksek olan ve diğer ülkelere kıyasla daha iyi çalışma koşulları bulunan öğretmenlerine, az nüfuslu sınıflarından düşük ders saatlerine, öğrencilerin özel ihtiyaçlarını erken tanıyan ve bu konuda çevik aksiyon alan eğitim modeline borçlu.
Eğitimi PISA gibi bilişsel ve sınırlı bir ölçekte davranışsal bir yöntem ile değerlendirmek hali hazırda kullanılan, eleştirilere rağmen genel kabul görmüş bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Önceki bir yazımızda bu ölçüm modelinin değişime uğraması gerekliliğine ilişkin görüşlerimizi açıklamıştık. Yazımızda PISA’nın işgücünü oluşturacak olan neslin yetkinlik seti ihtiyacını karşılayabilmek üzere ölçüm gerçekleştirip gerçekleştiremediğini sorgulamıştık.
Eğitimi kendi dinamikleri ile değerlendiren PISA modelinde geleceğin işgücüne olan katkısı ve desteğinin de ölçümlenebileceği yeni parametrelerin eklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Silo yapısında düşünmekten kaçınıp vatandaşı bir bütün olarak ele alırsak, vatandaşın yaşam yolculuğu (citizen experience) içerisinde (zorunlu) eğitimi bir faz olarak adlandırabiliriz. Yolculuk boyunca her bir fazın çıktısının bir sonraki fazın girdisi olduğunu düşünerek eğitim ardından gelecek istihdam fazının eğitim fazı çıktıları ile ne kadar beslendiğini gözlemlemek, bu yolculuk içerisinde ne kadar değer üretildiğini ve faydaya dönüştüğünü değerlendirmek için basit ve etkili bir yöntem olacaktır.
OECD, Finlandiya özelinde bu etkinin değerlendirilmesine olanak sağlayacak Investing in Youth: Finland adlı raporu yakın zaman önce yayımladı. İçerisinde bulunan bilgiler, bu ölçümlemeyi üst seviye yapabilmemiz için kapsamlı bir bilgi seti sağlamaktadır.
Rapora göre, eğitim sisteminde ölçümlenen yüksek performansa rağmen, okuldan iş hayatına geçiş aşamasının Finli gençler için arzu edildiği kadar kolay olmadığı gözlemlenmektedir.
Kaynak: OECD
Düşük yetkinliğe sahip vatandaşların, yüksek yetkinlikte istihdam açığının domine ettiği Finlandiya pazarında çok zorlandıkları ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar tamamlanma yüzdesi (%90) OECD ülkelerine kıyasla daha yüksek olsa da, orta ve yüksek öğrenim kabul kriterlerinin diğer ülkelere nazaran daha seçici olduğu Finlandiya’da genç nüfusun işsizilik oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Şirketler, yüksek yetkinlik aranan pazarda göreceli düşük yetkinlik setine sahip kitlenin varlığını yönetebilmek ve bu pozisyonlara yerleştirilen daha az yetkin kişilerin yetkinlik açığını kapatabilmek adına, Fin eğitim sisteminin sunamadığı ilave yetkinlikleri şirket içi eğitimler ile sağlamaya çalışmaktadır.
Kaynak: OECD
İşgücüne katılma oranı OECD ortalamasının biraz üzerinde olan Finlandiya’da her beş gençten biri aynı zamanda hem eğitim almakta hem de çalışmaktadır. Ancak eğitim almayan ve çalışmayan genç nüfus oranının diğer Baltık ülkelerine oranla daha yüksek olduğu da gözlemlenenler arasındadır. İşgücüne katılmayan kitle incelendiğinde her iki kadından birinin ailevi sorumluluklardan ötürü istihdama katılmadığı ortaya çıkarken, her iki erkekten birinde ise nedenin engellilik veya hastalık olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Kaynak: OECD
Kaynak: OECD
Kaynak: OECD
Bu veriler ışığında Finlandiya dahil bütün ülkelere ne tür sonuçlar çıkıyor?
Finlandiya, eğitim alanında ne kadar başarılı bulunsa da halen gelişim alanları bulunan bir örnek model. Finlandiya modelini incelerken gelişim alanları ile birlikte değerlendirmek, daha bütüncül bir politika transferi gerçekleştirebilmenin önemini ortaya koymaktadır. Yukarıda bahsedilen analizler doğrultusunda rapor kapsamında sunulan öneriler aşağıda listelenmektedir:
- Yükseköğrenim kapasitesinin artırılması, dijital olanaklar ile uzak mesafelerde bulunan genç nesle erişilebilirliğin sağlanması, eğitim için gerekli görülen finansal desteğin sağlanması;
- Okulu bırakan veya istihdama geçmeyi tercih etmeyen genç neslin ihtiyaçlarına çözüm olabilecek politikaların üretilmesi, rehberlik hizmetlerinin artırılması;
- Özellikle kadınların işgücüne veya eğitim almaya yönlenebilmesi için çocuk bakım hizmetlerinin geliştirilmesi ve/veya bu konuda iş kanununda kadınlar için genişletici hakların tanımlanması;
- İşverenlerle iş birliğini teşvik ederek ve lise mezunları için kısa dönemli mesleki programlar geliştirerek mesleki eğitimden istihdama giden yolun iyileştirilmesi.
Eğitim modellerinin silo yapısında değerlendirilerek ölçülmesi, günümüzün “eğitim” sorunlarına odaklanmamıza ve kısa vadeli politikalar üretmemize sebep olmaktadır. Finlandiya her ne kadar kendi sınırlarında başarılı bir eğitim modeli kurgulanmış olsa da bütünsel resimdeki etkilerinin de değerlendirilmesi eğitimin getirilerinden azami faydayı sağlamak için en doğru yöntem olacaktır.
Bir vatandaşın yaşam yol haritasında eğitim fazının bir sonraki faz olan istihdam fazına olan yansıması, bu vatandaş için eğitim sisteminin performansını ölçümleyebilmek adına iyi bir geribildirim sunmakta ve eğitim modeli incelenip örnek alınırken dikkat edilmesi gereken parametreleri barındırmaktadır.
OECD’nin henüz Türkiye için Finlandiya örneğindeki detayları barındıran bir raporu bulunmamaktadır. 2023 Eğitim Vizyonu dahilinde atılan adımların etkilerini de barındırır bir raporun birlikte bu sayfalardan incelenmesi dileği ile…