İnovasyonToplum

Sıkıcı Şehirlerde İnovasyon Mümkün Mü?

Toronto Üniversitesi Profesörü Richard Florida 2002 yılında yayınlanan ve çok ses getiren kitabı (The Rise of the Creative Class) ile bu soruya net bir şekilde yanıt veriyor: Hayır. Tekil başarılar belki mümkün ama burada kastedilen, sürdürülebilir kolektif bir hareket olarak şehrin tüm kılcallarına nüfus etmiş inovasyonlar. Florida, birçok farklı göstergeyi analiz ederek temel teorisini şu şekilde geliştiriyor; Yaratıcı sınıflara (startuplar, teknoloji firmaları, sanatçılar, müzisyenler, mimarlar, üniversiteler, LGBT bireyler, hatta youtuberlar; kısaca yeni fikir, içerik ve teknoloji geliştiren herkes) sahip olan şehirler daha hızlı ekonomik büyüme sergiliyor. Çünkü inovasyonu ortaya çıkaran bu kişiler ve ekonomik büyüme inovasyondan geliyor. Yaratıcı insanlar şehirleri daha şeffaf, dinamik ve canlı bir çehreye bürüyor. Bu kitleler arasında “bohemlere” ayrı bir parantez açıyor. Bu konuya dair ben de ayrı bir yazı kaleme alacağım.

Yaratıcı insanlar herhangi bir şehirde yaşamak istemiyor elbette. Florida’nın şu cümlesi vurucu; “yaşayacakları şehri (hatta ülkeyi) seçerken liyakat (meritocracy) , çeşitlilik ve bireysel özgürlüklere bakıyorlar. Eğer şehirler bu sınıflar için cazibe merkezi olmak istiyorsa 3T şart: Hoşgörü (Tolerance), Teknoloji ve Yetenek (Talent). Girişimcilik kültürünü ateşlemek için teknolojik alt yapıları olmalı şehirlerin. Bu anlamda ortak çalışma alanları (coworking spaces) çok önemli. Renkli bir demografiye sahip olmalılar. Farklı hayat tarzlarına müdahale edilmemeli. Son olarak şehirler eğitimli ve yetkin bir nüfusa sahip olmalı. Bu şartları sağlayan şehirler yaratıcı insanlar için bir üs olmaya başlıyor ve bir süre sonra onların desteği ile dünya ölçeğinde bir markaya dönüşüyorlar.

ABD’de Buffalo, New Orleans ve Louisville bu sınıfları çekmeye çalıştı ama başarılı olamadı. San Francisco, Austin, Toronto, Amsterdam, Londra, Berlin, Dublin bu insanlar için merkez olmayı başaran birkaç iyi örnek. San Francisco hep liste başı. Tek başına şehircilik alt yapısı ve kurumlar yeterli değil. Doğal güzellikler çok önemli bir faktör ama o da tek başına yeterli değil. Şehir aynı zamanda gece hayatının renkliliğinden sanatsal ve kültürel faaliyetlere kadar pek çok unsuru bir araya getirebilmeli. Örneğin Ankara bana göre Türkiye’de şehircilik alt yapısı hatta üst yapının en güçlü olduğu şehir, çok köklü üniversiteleri var. Bazıları ülkenin en iyisi. Teknoloji bölümlerinde daha iyisi yok.  Fakat yeterince renkli değil. 3T’nin tolerans kısmı eksik. Bürokratik hava baskın. Bu manada dünya şehri olmaktan uzak. İzmir büyük potansiyele sahip. Coğrafya, iklim, sanayi, üniversiteler ve pek çok şey uygun. 3T’nin tolerans ve talent (yetenek) ayakları çözülmüş belki ama teknoloji için aynı şeyleri söylemek zor. Çok ciddi bir şehircilik sorunu var. Alt yapısı yetersiz. Ayrıca gece hayatı, kültürel ve sanatsal etkinlikler zayıf. Bu eksiklikleri tamamlarsa İstanbul’dan sonra Türkiye’nin dünya markası olmaya en büyük adayı. Barselona olmamak için hiçbir neden yok.

Richard Florida her yıl 3T altında çeşitli kriterleri baz alarak “Global Yaratıcılık Endeksini” yayınlıyor ve ülkeleri yaratıcıklarını göre sıralıyor. İlk 5 ülke şu şekilde: Avustralya, ABD, Yeni Zelanda, Kanada, Danimarka. Türkiye 134 ülke arasında 88. sırada. İnanması zor ama Türkiye’nin önünde Moğolistan, Gürcistan, Kenya gibi ülkeler var. Aslında Türkiye yetenekte 62., teknolojide 32. sırada fakat toleransta 120. olması genel sıralamasını çok bozuyor.  Geçen hafta gazetemizin sayfalarına taşıdığı “Beyin Göçü Raporundaki” bulgular, Florida’nın tezlerini doğruluyor. Pek çok yetenekli ve iyi eğitimli insan toleranssızlıktan dolayı ayrıldığını ifade etmiş raporda.

Florida, Covid19 nedeni ile çok duyduğumuz “Büyük Sıfırlama” (Great Reset) kavramını ilk kullananlardan. 2010 yılında bu isimle çıkan başka bir kitabı var. Florida’nın tezleri David Brooks (Bobos in Paradise) ve Ross Honeywill (NEO Power) gibi isimlerin çalışmaları ile desteklendi. 20 yıldır tartışılan bu fikirler birçok şehre ilham oldu. Bizim şehirlerimiz ve yerel yönetimlerimiz yaratıcı beyinleri çekerek bir dünya markası olmak istiyorlarsa bu çalışmaları yakından takip ve tatbik etmeliler. Çünkü yaratıcı insanlar olmadan inovasyon ve ekonomik kalkınma mümkün değil.

Bu yazı alıntıdır.

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
AğlarAkademiAlgoritmaBiyoteknolojiBlockchainEkonomiEnerjiİnovasyonKuantum TeknolojileriSürdürülebilirlikTeknolojiVeriYapay Zeka

Paleolitik Beyinler, Orta Çağ’dan Kalma Kurumlar ve Tanrısal Teknolojiler

BiyoteknolojiİnovasyonSürdürülebilirlik

Güneş Enerjisiyle Yaşayan Mikroplar: CO2'den Sürdürülebilir Geleceğe Köprü!

İklim DeğişikliğiİnovasyonSürdürülebilirlikYenilenebilir Enerji

Şirketler İçin Temiz Enerji: Neden Önemlidir ve Nasıl Kullanılır?

İnovasyon

İnovasyon İçin Felsefe Neden Gerekli?

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir