Dijital Dönüşüm

Yeter ki Hayallerimiz Eksik Olmasın

“Bilim Virüsü”nün Türkiye’deki Teknoloji Anlayışı için İştah Açan 5 Özelliği

1. Kulaktan dolma bilgileri gerçek ile buluşturuyor, farkındalık sağlıyor

2. Hiyerarşinin suni mesafelerini aştırıyor

3. Güncel tutuyor

4. Rahatlık sağlıyor

5. Birliktelik sağlıyor

Geçtiğimiz Nisan ayında Borusan Kurumsal İletişim departmanının başlattığı bir hareketin katılımcısı olmak, ülkemizdeki bilim ve teknoloji yaklaşımına karşı duyduğum endişeye su serpti. Aynı zamanda bilgimi veya eğitimimi dönüştürüp akıtacak alan bulamamanın yol açtığı sıkışmışlık duygusuna güzel bir çıkış kapısı açtı. Keskin zekalı ve araştırmacı ruhlu, 16 – 18 yaşlarındaki öğrencilerin Selin Abla’sı, hatta içini hiç dolduramadığımı düşünsem de kısa süreliğine “hocası” oldum. Onlar da tanışıp konuşmaktan müthiş mutluluk duyduğum, hem öğrencim hem arkadaşım saydığım kişiler oldular. 

Türkiye’nin eğitim düzeninin ve içeriğinin güven-vermezliğine cevaben geliştirilen alternatif eğitim-gelişim programları nihayet vücut bulmaya başladı. (Bu anlamda, Harry Potter serisindeki “Dumbledore’un Ordusu” öğrenci topluluğuna benzetiyorum Türkiye’de yeşeren bu programları) 

“Bilim Virüsü” de, üniversite öncesindeki gençlerin bilime dokunmaları, medyatik söylemlerin ötesinde duran bilimsel gerçekliklere temas etmeleri için kurgulanmış bir eğitim programı. Başlangıçta Borusan Kurumsal İletişim Direktörü Şule Yücebıyık tarafından kurgulandı; onu alanında uzman birçok değerli profesyonel izledi. Program bir eğitim serisi niteliğinde. 6 hafta boyunca her pazar günü katılımcı öğrenciler Impact Hub’da bir araya geliyorlar ve belirli bir bilim/teknoloji alanı hakkında konuşma dinliyorlar, düşünce ve hayal paylaşımı yapıyorlar, elle tutabildikleri uygulamalar, gözlemler ediniyorlar, pratik deneyim kazanıyorlar. 

Ben de Borusan ArGe şirketindeki genel müdürümüz Murat Yıldırım ile birlikte bu seriye malzeme bilimi alanındaki modülü hazırlayarak katıldım. Son iki Bilim Virüsü döneminde, geçtiğimiz Nisan ve Kasım aylarında, malzeme biliminin günümüzdeki ve gelecekteki teknolojileri nasıl beslediği hakkında konuştuk. Malzeme bilimi, kimya, yeni moleküller, insan-tasarımı olan biyolojik malzemeler gibi oldukça pahalı olan araştırma alanları dünyamıza gümbürdeye gümbürdeye geldiği halde, ülkemizde pek de duyurulmuyor, konuşulmuyor, en önemlisi bu alana maddi manevi yatırım yapılmıyor. Bugün, teknoloji başlığı altında konuştuklarımızın veya yayınladıklarımızın pek çoğu, “gelişmekte olan teknoloji” sayılmak şöyle dursun, artık pazarlama fazına ulaşmış olan ürün ve uygulamalar. Gerçekten gelişmekte olan teknolojiler hakkında ise yazılıp çizilenler ekseriyetle toy, genel-geçer veya kısadan hisse haberler. Haliyle bilime veya teknolojiye meraklı gençlerin, bilimi yabancı bir uzaklıkta hissetmeleri kaçınılmaz. Bilim Virüsü bu yabancılığı aşinalığa çevirmede çok önemli bir rol oynuyor. Bugün gençler için yapılabilecek en faydalı rehberliğin bu aşinalığı sağlamak, ulaşması zor görünen kavramları yakın ve anlaşılır kılmak olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle Bilim Virüsü için emek vermek çok memnun edici. Bu düşünceler ile Bilim Virüsü programını değerli kılan beş neden buldum, beşini de ilerleyen satırlarda paylaşıyorum.

Bilim, bilinmeyeni gözleyip anlaşılır ve bilinir kılmayı gerektirir. Öte yandan, anlaşılmaz ve bilinmez olanın gizemi magazinsel bir heyecan yaratır. Ülkemizde “bilim” ve “teknoloji”, sektörel olarak, üretim veya sanayi tarafından ziyade, magazinsel heyecan tarafından yönetilmekte. İşletilmekte. Bilinmezin magazinsel heyecanının beraberinde gelen pazarlama söylemleri, üretimin katma değerinden daha kolay değer sunuyor olacak ki bilim ve teknoloji konusundaki yetersizliğimizi gidermek için henüz elimizi taşın altına koyamadık. Dolayısı ile bizim için bilim, belki de amaçlanmış olarak, esrarengizliğini muhafaza etmekte. Bu esrarengizlik, basında, sosyal medyada, aramızda ettiğimiz sohbetlerde yer bulsa da dünya bilim camiasında yer bulmamıza vesile olmuyor ne yazık ki. Tersine, afaki kalan, uzak veya ulaşılmaz görülen kavramlar ile kulak dolduruyor. Kulaktan dolma kalabalık söylemler bizi ilk adım niteliğindeki “özfarkındalık”tan bile mahrum bırakıyor. Bilim Virüsü projesi, ilk etapta bizi “farkındalık” ile kavuşturmak için var. Bilim Virüsü eğitmenleri, istemsizce paravanaların arkasında çalışıyor olabilen ama aslında aramızda olan, bilimi bilen, seven, dokunan, deneyimli kişiler. Farklı bilim alanları hakkında, magazinsel heyecan ile değil, gerçek dünyayı keşfe dönüştüren heyecan ile konuşuyorlar. Bu kimseler PR amaçlı söylemler yapan değil, bilim üreten insanlar ile aynı dili konuşan, onlara temas eden kişiler veya bilim insanlarının ta kendileri. Uzmanlık alanları hakkında kendi perspektiflerini paylaşıyorlar. Fikir fırtınaları, çelişen düşünceler, gündelik hayatta dillere pelesenk olmuş kavramların gerçekten ne ifade ettiği, dolayısı ile felsefeye de yer verilen konuşmalar oluyor. (1. Kulaktan dolma bilgileri gerçek ile buluşturuyor, farkındalık sağlıyor.)

Üretken ve bilgili insanların paravanaları da böylece kalkmış oluyor. Belli bir alanda başarıya veya donanıma ulaşmış kimseler, o alan hakkında yeni yeni keşif yapan kimselere epey mesafeli, belki de ulaşılmaz görünürler. Bilim virüsü kapsamında herkes ulaşılır, yakın. Kimi zaman profesyonel güdüler ile takınılan mesafe yok, yatırım alma taktiği olarak sunulan hazırcevaplar gereksinim değil, okul ortamında ihtiyaç duyulan ciddiyet şart değil. Bilime merak salmış gençlerin başka yerlerde kolayca bulamayacakları samimiyette ve gerçeklikte paylaşımlar var sadece. (2. Mesafeleri aştırıyor.)

Madalyonun öbür yüzünde de bilim virüsü eğitmenlerinin başka yerlerde kolayca bulamayacakları gelişim fırsatları var. Virüslere ne anlatmak istediğimi şöyle bir düşünmek bile benim için tazeleyici oldu. Hangi bilginin dünyaca güncel ve geçerli, hangisinin kulağıma doldurulmuşlardan olduğunu ayırt etmeye, bilmediğimi bilmediklerimi keşfetmeme, yeni bakış açılarıyla araştırma yapmama vesile oldu. Virüsler (öğrenciler) ile beraberlik aşamasının keyfinden söz etmeme bile gerek yok sanırım. Kısacası, bu konuşmanın hazırlık aşamasından sonuna kadar geçen süreç, uzmanlık alanında yapılan bir bahar temizliği niteliğinde oluyor. Günlük operasyonel işlerimizin biraz köreltici düzeninden uzaklaşıp dünya ile yeniden bağlantı kurmayı sağlıyor; bilim ve teknoloji üreten dünya ile. (3. Güncel tutuyor.)

Peki o dünya neden yeterince yakınımızda değil? Geçtiğimiz günlerde Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın Xnovate Circle programı kapsamında gerçekleştirdiğimiz bir buluşmada, gelişmiş ülkeleri gelişmekte olan (!) ülkelerden ayıran niteliklerin ne olduğunu tartıştık. Şimdi Bilim Virüsü’nü düşünürken fark ediyorum ki bir ülkenin bilim ve teknoloji geliştirmeye devam ediyor olmalarına hizmet eden en önemli nitelik, insanlarının “rahat bir kafa”ya sahip olmaları. Yarın hayatta ve güvende olacaklarının inancı ile yarından sonrası için hayal kurabilme, yarından sonrası için düşünce yatırımı yapabilme rahatlığına sahip olmaları. Bu coğrafi civarlarda “rahat bir kafa” sağlamayı sorumluluk bilmek şöyle dursun, gençlerin (ve ailelerinin) tehdit altında hissetmelerinden, daima korunma veya savunma uğraşı içinde olmalarından istifade ediliyor. Bu endişe rüzgârı içindeyken, doğanın çıplak gözle bile görünmeyen nano ölçekteki yaratımları hakkında, veya matematiksel soyut kavramlar hakkında merak geliştirmek mümkün mü? Bu denli endişeliyken henüz var olmayan ve gelecekte de var olup olmayacağı muamma olan teknolojiler üzerine zaman ve emek harcamak mümkün mü? Pek mümkün olmasa da Bilim Virüsleri bunun için adım atıyorlar. Bu adımı, az veya çok hepimizi etkileyen endişelerden muaf oldukları için değil, endişelere rağmen merak ve üretkenlik güdüleri ağır bastığı için atabildiklerini düşünüyorum. Endişeden kaçınırken rehavete düşmek de çok olası olduğu halde, Bilim Virüslerinin “Rahatlık” ve “rehavet” arasındaki çizginin doğru tarafında kalabildiklerini düşünüyorum. Bilim Virüsü bunun için de alan sunuyor gençlere. Eğitimlerin yer aldığı İstanbul Kağıthane’deki Impact Hub, gerçekten de rahat edilecek, rahat düşünülecek, rahat konuşulacak bir yer. “Rahat bir kafa” ile bilim öğrenebilecekleri, “yasak kardeşim yasak”ların olmadığı bir ortam. (4. Rahatlık sağlıyor.)

Bilim virüslerinin 6 hafta boyunca her pazar günü bu verimli rahatlık uğruna endişelerini yenebilmelerine, dersaneler, yarış sınavları, belirsizlik gibi bariyerlere rağmen orada var olmalarına imkân sağlayan ortak iradeleri, bağlayıcı bir beraberlik ruhu da yaratıyor. Kendilerini kalabalıktan farklılaştıran ilgi alanları ve iradelerinin getirdiği bireyselliğe, tüm dünyayı kasıp kavuran bireyselleşme trendi de eklenince bilim virüsü katılımcılarının kimi zaman yalnızlık hissinden muzdarip olduklarını tahmin ediyorum. Bilim Virüsü onlara ait oldukları bir komünite ve grup ortamı sunuyor. Tabii eğitmenlerine de. (5. Birliktelik sağlıyor.)

Bu nedenle, girişimi kurduğu için Şule Yücebıyık’a teşekkür ederim. Bir parçası olmam yolunda cesaretlendirdiği için Murat Yıldırım’a teşekkürler. Benim için en önemlisi, bilgi açıklarımı şak diye yakaladıkları anlarda beni asla bozmadıkları için bilim virüslerine teşekkürler. ???? Böyle anlarda virüsler beni, artık biraz olgunlaşmış merak duyguma, dünyaya ve bilime geri yönlendirdiler. Mükemmel ve eksiksiz olamasa da topladığımız bilginin ve yetiştirdiğimiz deneyimlerin işe yaradığını hissetmeye hepimizin ihtiyacı var; ve virüsler bunu bana sağladılar.

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.

İlginizi çekebilir
Dijital Dönüşümİnsan Kaynaklarıİş Hayatı

Dijital Dönüşümün İstihdam Sürecine Etkisi

AğlarDijital DönüşümTeknoloji

Günümüz Teknolojileri ve Savaş

Dijital DönüşümMetaverse

Citigroup “Metaverse ve Para, Geleceğin Şifresini Çözme” Başlıklı Raporunu Yayımladı

Dijital DönüşümYapay Zeka

Yapay Zekâ ve Sosyal Etkileri

Başlangıç Noktası E-bülten

Merak etmeyin. Asla Spam yapmıyoruz.